İRAN'NIN BÜYÜK ŞEYTANIYLA İTTİFAKI..!
Dick Cheney'nin güvenlik danışmanı Jonh Hannah “er ya da geç bir hesaplaşma” olacağını yazmış.
millivicdan.org - Artık İran'da ABD'ye “Büyük şeytan” diyen kalmamıştır her hâlde...
Çünkü bir zamanların “Büyük şeytan”ı ile açık gizli ilişkiler iki devlet arasında örtülü bir ittifakın olduğunu ortaya koyuyor. İran'ın nüfuzunun Basra Körfezi'nde, Yemen'de, Irak'ta ve Suriye'deki yol açıcısı, hatta garantisi “Büyük şeytan”! Söylediğinin tersini yapmak dünya sömürgecisinin karakteri. Irak'a demokrasi getirmek iddiasının sonucu herkesin malûmu...
İslâm ülkelerinde diktatöryal yönetimleri eleştirmek ABD'nin olağan işi idi, diktatörler devrilince darbecileri arkalamaları asıl maksatlarının ne olduğunu gösterdi! İslâm dünyasının kendi kendini yönetmesi, kendi kararlarını kendi alması, asla istenmiyor. Böyle bir temayül onları fena halde rahatsız ediyor, açık gizli tehditlere başvuruyorlar, fiilî durumlar oluşturuyorlar. Şimdi Türkiye ABD ile müttefik. Galiba “stratejik ortak”! Ve hatta bir aralar “model ortak” idi...
Müttefiklik ne anlama gelir? Belirli konularda karşılıklı olarak uzlaşmak, anlaşmak değil mi...
Biz ABD ile hangi konularda uzlaşıyoruz, anlaşıyoruz? Şu sıralar neredeyse hiçbir konuda! Ortadoğu'da Osmanlının yüzlerce yıllık hukuku yok sayılarak sınırların çizilmesinin 100. yılında yeni sınır savaşları yürütülüyor. ABD daha önce savaşsız çizilmiş sınırları savaşla çizdirerek haritaları değiştiriyor. Irak'a saldırı bir başlangıçtı. Gerçek hedef ABD tarafından biliniyordu. Gösterilen hedef bir saptırmadan ibaretti. Irak, sonu gelmez bir kargaşanın içine sokulmuş durumda. Habire kurtarılıyor, habire batırılıyor. Bir türlü istikrar sağlanamıyor, bu gidişle sağlanacağı da yok. Suriye'de çatışmanın fitilini ABD ateşlememiştir” diyebilir miyiz? Esed'e karşı muhalefeti silahlı çatışmaya sevkeden ABD'den başka hangi güç olabilir? Türkiye'nin yapay sınırlara rağmen Suriye ile ilişkilerini sınırsızlık seviyesine getirmesi, önce İsrail'in, elbette aynı zamanda ABD'nin rahatsızlığına yol açtı. İlk adım, bu yakın ilişkilerin giderilmesi idi. Sıkı ilişkilerin bozulması için Türkiye'ye işaret çakıldı. Bu kadar yakın olduğu bir yönetimi yola getirmek vazifesi ona yüklendi. Eğer Türkiye'nin girişimleri başarılı olamazsa, ABD ve Avrupa müdahale edecek ve Suriye'de demokratik yönetim kurulacaktı...
Bu alternatif de Türkiye için kötü sayılmazdı! Türkiye-Suriye ilişkilerinin bozulması, ABD siyasetinin bir sonucu idi, nitekim bu sonuç alındıktan sonra ağız değişti. Şimdi “Şam yönetimini ayakta tutan güç hangisidir?”, denilse, ABD'den başka adres gösterilebilir mi? Hadi deyin ki “Rusya'dır”. Rusya'yı oyuna süren ABD değil mi? Peki neden? Türkiye ile güya müttefik ya, kendi yapamayacağı operasyonları Rusya'ya yaptırıyor. Elimizi uzatsak dokunacağımız Halep yolunu onlara kestiriyor, Türkmenleri onlara kırdırıyor. Rusya ile ilişkilerin bozulması da işin artısı. İran'ın Suriye'deki varlığı ABD'nin rağmına olabilir mi? Gelelim işin öteki cephesine...
Adamlar kahraman yaratmakta usta oldukları gibi düşman yaratmada da yektalar. Suriye'de çatışmalar belli bir noktaya gelmeden DAEŞ diye bir belâ var mıydı? Bu belayı icad eden ABD, bu kötüyü kullanarak yeni iyiler üretmekten geri kalmadı. Kötüye karşı elinin altında “iyi PYD”yi sahaya süren de o! Bütün bunlar ne için yapılıyor? Türkiye'nin bölgede tabii varlığını sınırlamak için! Türkiye er veya geç bölgedeki nüfuzunu tesis edecek. Bunun önün kesilmesi şart. Biz bunları yazıp durduk, ciddiye alan olmadı. Düşmanın gerçek niyetini ifşa etmesinin zamanı gelmiş demek ki, Eski ABD başkan yardımcısı Dick Cheney'nin güvenlik danışmanı Jonh Hannah “er ya da geç bir hesaplaşma” olacağını yazmış. Bu makale, tıpkı Huntington'un “Medeniyetler çatışması” makalesi gibi...
Büyük şeytan gerçek niyetini birilerine faş ettiriyor. Tabii Erdoğan'ı devirmek kılıfına sarılarak, asıl hedefin güçlü Türkiye olduğu gizlenmek isteniyor. Ardından yalanlamalar gelebilir, fakat sonuç değişmez! Bu örtülü bir savaş ilanından başka bir şey değil!