İNSANLIK DERSLERİ: MADRİD VE ÇANAKKALE
Yukarıda gördüğünüz manzara İspanya'nın başkenti Madrid meydanında çekilmiştir.
millivicdan.org - Futbol maçı için bu şehre gelen Hollanda'nın PSV takımının taraftarlarının Suriyeli mültecilere uyguladıkları insanlık dışı görüntülerin resmidir. Para vermek karşılığı kadınlara, genç kızlara şınav çektirerek, havaya para atarak o sefil insanlarının onurlarıyla oynadığını sanan onursuz insanlardır, bunlar. Bu şerefsiz topluluğa bunu çok görmüyorum. Bunların ataları da yıllarca Afrika'da Müslümanlara aynısını daha fazlasını yapmışlardır. Afrika'nın bütün zenginliklerini sömürdükleri yetmiyormuş gibi insanlara köle muamelesi yaptıkları hepimizin bildiği bir gerçektir.
Bir Afrika gezisi sırasında, etrafımızı saran Afrikalı çocuklara merhaba demek için elimi uzattığımda bir müddet çekindiler, sonra istemeyerekte olsa elimi tuttular. Ve sonrasında gördüm ki, çocukların elleri, ellerimi, kollarımı sarmalamıştı. Adeta bir yumak olmuştum çocuklarla. Nedenini anlamıştım. Tanıdıkları tek beyaz insanlar sömürgeci Avrupalılardı. O çocuklar, atalarından dedelerinden, hep kölelik ve zülüm hikayeleri dinlemişlerdi. Bu yüzden, beyaz adam gördüklerinde tereddüt yaşıyorlardı. Gösterdikleri tavır, kendilerine zarar vermeyen beyaz insanlarında bu dünyada var olduğu gerçeği ile yüzleşmeleriydi.
Oysa, mazisi şanla şerefle dolu yüce milletimizin, savaşta bile vermiş olduğu insanlık dersleri, kitapları dolduracak kadar çoktur. İşte onlardan biri; Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
“Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Savaş sahasında döğüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk. Az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır kayıp vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
”“ Niçin öldürmek istediğin askere yardım ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
“Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”. Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler”¦”
Bu vesile ile 18 Martta Çanakkale'de tarih yazan aziz şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ülkemiz, 18 Mart öncesinde olduğu gibi kuşatma altında iken, kurtuluşumuzun, “Çanakkale ruhunu” yeniden yakalamakla mümkün olacağını düşünüyorum, yoksa aksini dahi düşünmek istemiyorum. Bu yüzden, hamasetten, öfkeden uzak, aklın ve sağduyunun ürünü politikaları hayata geçirmek suretiyle, bu milleti tek yürek haline getirmek tek çıkış yolumuzdur.
Selam ve dua ile.