İDEOLOJİK ADALETTEN'TEN BİYOLOJİK ADALETE..!
Döneme göre adalet, iktidara göre adalet , siyasete göre adalet, ideolojiye göre adalet ve nihayet biyolojik makine hakimleri ile Biyolojik Adalet ile müşerref olmaktan utanmaktayız..!
millivicdan.org - Türk Tarihi Osmanlı'da dahil olmak üzere devlette kurumsal evrensel bir adaletten daha çok şahsa ve yöneticiye has karakteriksel bir adalet anlayışının hakim olduğunu “DİVAN-İ MEZALİM VE OMDUSMANLIK” başlıklı yazımı yazarken yaptığım araştırmalarda daha iyi anlamıştım..!
Ancak Cumhuriyet sonrası ise adaletin rejimsel ve ideolojiksel bir karaktere büründüğünü görüyoruz. Öğleki bizim neslin ilk hafızasına kazınan İstiklal Mahkemelerinin Hukuk adına dedelerimize yaşadığı adli ıstıraplardır. Sonra Yassıada mahkemelerinin rejimi koruma adına adaleti katletmeleri ile yaşanan yüz karası dönemlerdir.
Yine özellikle bizlerin gençlik dönemlerinde Anadolu çocukları üzerine planlanmış “ Kontrollu Kavgalı Zıtlıklar Yönetimi” Önce Köye Enstitüsü öğretmenleri tasfiye sonra 3 atda sağcı 1 ayda solcu öğretmen ile eğtimin katledilmesi ve tabii sağ-sol çatışmaları üzerinden 1980 ihtilal dönemin Genel Kurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı Kenan EVREN ”˜in bir bir taraftan bir diğer taraftan idam etti ki ölümcül eşitlik söylemi ile kör ideolojik tarafları kör vicdan ile adaleti katledilişini yaşadık...!
1980 sonrası Özal'lı yılların ardından sosyo-ekonomik alanda dünya ”˜ya açılımla birlikte toplumsal kesimlerin ideolojik yaşamdan biyolojik yaşama evrimleşme süreci AK Parti iktidarı ile ekonomide büyüme ahlakta küçülme yada benim çeyrek yüzyıllık bir tespitim olarak “ Maddeyi kazanırken manayı yada manayı kazanalım derken maddeyi kaybetme” çapraz makasında çarmıha gerile gerile adalet aramaya çalışıyoruz”¦
80'li yıllar öncesi resmi yada sivil ideolojiler adına katledilen adalet Özal 'lı yıllar ile menfaat ve zenginlik uğruna son 10 yılda Devletin içindeki arızaları temizleme adına Hizmet Hareketi eksenli yapılanmayı planlayıp vücuttaki hastalığı temizlemenin ötesine atardamarlara dokundurup oradan bir düşmanlık üretip bunu yarım asırlık bu millete ait emeği buharlaştırma hatta gayri milliliğe itme adına Önce Koza, ardından “MANİSA VAKAIASI” şimdi Samanyolu gurubunu TÜRKSAT'tan dışlama adına “HUKUK” her yanından tecavüz edilen bir “Hukuk Maskarası” haline dönüştü”¦
80 yıllık rejimsel adaletin siyasal temsilcisi olan CHP ye karşı birikmiş toplumsal öfkenin resmi ve sivil birikiminin AK Parti iktidarını global ittifakla kurgulaması ile önce Milli Vicdan eksen ve hizmet harekâtının ittifakı devlet içerisindeki çeteleri temizlemeye çalışırken ideolojik inanmışlıkla adalet ve polisiye anlayışını kendi Genel Kurmay Başkanını örgüt lideri ilan etmeye kadar varabilmek gibi bir hataya nasılsa düşüverdi..!..?
Ve maalesef bu sürecin asıl baş aktörü de günümüz Cumhurbaşkanı yada Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmuştur. Ve her nasıl olmuşsa birden bire Dolmabahçe'de hidayete ermiş ve bir anda Olimpiyat Programlarında göz yaşı döktükleri en sıkı ittifakını “PARALEL” adı ile akla izana, ahlaka sığmayan bir saldırganlıkla vicdanlar ters yüz edip hizmet harekatına karşı acımasız bir süreç başlatılmıştır”¦
Yalnız burada akla ziyan durum şu ; Daha düne kadar ideolojik yapıların değnekliğini yapan adalet mekanizmasının hakimleri birden bire adeta birer biyolojik makine haline dönüşüvermiş olmasıdır. İdeolojilerin çağa göre değişimi dönüşümü ve kendisini tamir etme, karşı fikirleri anlama gibi bir dönemsel yönü vardır ve ıslahı da mümkündür ancak bugün talimatla adeta bir biyolojik makine gibi hareket eden hukuk adamlarının ıslahı mümkünümdür..!..?
Döneme göre adalet, iktidara göre adalet , siyasete göre adalet, ideolojiye göre adalet ve nihayet biyolojik makine hakimleri ile ve nihayet Biyolojik Adalet ile müşerref olmaktan utanmaktayız..!
Bugün ülkenin tepe yöneticilerinin ortaya koyduğu adalet anlayışı ne tarihsel adalet karakterimize ne inançsal açıdan adalet anlayışımıza ne de bugün evrensel dünyanın kurumsal adalet anlayışına ne de hukuk ilmi anlayışına uymamaktadır...!
İnsanı,insanlığından utanır hale getiren bu anlayışları adalet adına sergileyenlerin evrensel hukuku, yada insani hukuku geçin VİCDANI HUKUKU dahi katletmelerine karşı adaleti kurtarmak için gerçekten HUKUK MAHKEMELERİNE acil ihtiyaç vardır..!
Bakın Sayın Cumhurbaşkanını bir şiir okundu diye hapishanelerden kurgulanmış Siirt kervanı ile kirlete kirlete en yüceltilmiş makamlara bu sakat anlayışlarla taşımadık mı..!..?
Şimdi onun başında bulunduğu devlet onun telkinleri ile bir Medya Grubuna operasyon yapıyor , bir makale yazmış adamı hapse atıyor, görev verip bu ülkeyi bu pisliklerden bu hainlerden temizleyin dedikleri polisler cezaevlerine tıkılıyor, savcılar görevlerinden azlediliyor yetmedi dün baöörtülü bacılarım diye bağıra bağıra sırtlarında yüceldiği O kızların kollarına KELEPÇE takılıyor..!..? Belki de; demokratik hakkı diye slogan atan kızlar solcu diye saçlarından sürüklenirken olgunluk gösterip tepki koyamadığınız için bugün bunlara müstahak bir karakter “Derin Kainatın” size armağanıdır..!..?
Bu demek ki; Bu ülkenin Siyaseti de Adaleti de ideolojik körlükten önce menfaat ve güç için her şeyi mubah gören anlayışın ürünü olarak biyolojik makina modeline geçiş yapmıştır. Varın gerisini siz düşünün...!
Ben olaya şuradan bakıyorum ; Tayyip Erdoğan'ın en tepe noktaya taşıyan süreç doğal yaşamışlık olsa idi bugün yaşananları yaşamazdık. Dün Apo'yu kucağımıza bir BOMBA olarak koyanların Fetullah GÜLEN Hocayı ABD'ye çekmelerinin altındaki sırrı okuyabilirdik. Esat COŞAN Hocayı Viyana'ya ölüme gönderildiğini İDRAK edemeyenler elbette Muhsin BAŞKAN'nın ölümüne uyduruk fetvalarla (Ümmetin, develetin bekası için feda edilmiştir) avunmak zorundadırlar..!
Bugün ülkenin tepe yöneticilerinin ortaya koyduğu adalet anlayışı ne tarihsel adalet karakterimize ne inançsal adalet anlayışımıza ne de bugün evrensel dünyanın kurumsal adalet anlayışına uymamaktadır.
Seksen yıl ülkenin çocuklarını sağ sol, Alevi-Sünni, Türkmen-Kürt diye bir arada adaletle yaşatmayı beceremeyen bir Devlet Anlayışı dün iç “Kontrollü Kavgalı Zıtlıklar Yöntemi” ile Anadolu çocukları üzerine nüfus planlamasına alet oluyordu, bugün ise “ Benzer Zıtlıklar ile Kontrollü Kavgalı Yöntemi” ile global bir sosyal ekonomik nüfus planlamasına alet olmuş durundadır..!
Acaba Lozan'da Lord Gürzon'un kankası, Haham Haim Nahum ile Cumhuriyetin Kuruluş felsefesine sızan aklın derinliği mi bütün bunları bize yaşatmak ta yoksa bizim toplumsal kesimlerin kabile kafası mı ve en kötüsü bu iki dış ve iç argümanın içselleşmesidir..!.?
Mustafa KEMAL ve Kurtuluş Savaşı Mücadelesi veren silah arkadaşları ile bu vatan uğruna şehit olmuş Anadolu Çocuklarının RUHU bu durumdan tarifi mümkün olmayan ACI duymaktadırlar..!
İşte “NÜFUS PLANLAMALARININ” en acımasızı ve Milli Vicdana ISTIRAP veren en acı olanı da budur..!
BU KADAR CEHALET ARTIK YETER DİYE BURADAN HAYKIRIYORUZ..!
Gelin hiç bir şeyi beceremiyorsak bari Milli Vicdan ve İlmi Düşünce ile “VİCDANİ HUKUKA” sığınalım,
Gelin hafızamızı kaynağına bağlayalım ve “DERİN KAİNATI” ilimle irfanla anlamaya çalışalım,
Gelin İlmin hakikate götürecek, hikmet kapılarını aralayacak en büyük sermaye olduğunu idrak edelim,
Gelin geçmişimizle bir yüzleşip kendimizi bu KABİLE ANLAYIŞLARINDAN bir kurtaralım,
Ve gelin berrak bir vicdanı adaleti, evrensel hukuk ile sarsılmaz bir adalet anlayışını devlet düzeni içerisinde ebedi kurumsallığını işler hale getirelim...