YENİ BİR BALTALİMANI DAYATMASI İÇİN MHP'Yİ BÖLME PLANI
Verecektin Dışişlerini Onur Öymen'e o da Suriye ile anlaşma yoluna gidecek ve böylece bugünkü gibi Balta Limanı Antlaşması ile Hünkâr İskelesi Antlaşması arasına sıkışmayacaktık. ..
millivicdan.org - “”¦Artık parti derin bir kopuşun eşiğinde.
Her ihtimalde, ister muhalefetin arzuladığı 19 Haziran'da, ister MHP yönetiminin önerdiği 10 Temmuz'da bir kurultay yapılsın, sonu kopuşla bitecek.
Çünkü MHP gibi ideolojik bir kitle partisinde daha çok da sol kitle partilerinde görülen sert “hizipleşme” hiç de “sakin” geçecek gibi değil. Basit adaylıklarda bile ürkütücü kavgalar yaşanırken, derin siyasi ayrılıkların nelere yol açabileceği kestirilemiyor.
”˜10 Temmuz bir tuzaktır.' İşin içine bir de siyaset mühendisliği ve algı operasyonları girince “makul bir yol” bulmak ve süreci sakin atlatmak kolay görünmüyor.
Bunun işaretini muhalif adaylardan Meral Akşener, “10 Temmuz bir tuzaktır” sözüyle verdi ve yumuşama ihtimallerini de hepten yok etti. Süreç çok sert ve gerilimli geçecek.
Peki, bu konuda yasal prosedür nasıl işleyecek?
Muhalif siyasi aktörler, Yargıtay'ın kararı gereği Çağrı Heyeti'nin çağrısıyla 19 Haziran'da Tüzük Kurultayı yapacak. İşin bundan sonrası da hayli ilginç...
Muhalif cephede iki görüş çarpışıyor; bir kesim o salonda 601 delegenin imzasıyla (yani yarıdan bir fazla) seçimli kurultay yapılabilir diyor.
Öteki ise yine yarıdan bir fazla delegenin imzasıyla kurultayın bir hafta veya bir süre sonra yapılması gerektiğini söylüyor.” Hıncal Uluç'un gazetesinin köşe yazarı Mahmut Övür, böyle yazıyor. MHP'nin bölünmesini can-ı gönülden diliyor. Ya MHP'de statükonun devamını istiyorlar, ya da bu müthiş potansiyelin ikiye bölünmesini”¦
Hem de tam ortadan ikiye”¦
Bu yüzden yazısında delege sayılarını eşitlemeyi hedeflemiş. 19 Haziran'da kongre yapılacağı anlaşılınca MHP'yi dizayn eden ”“ etmeye çalışan çevreler halkta karşılığı olan bir liderle yüzde otuzlara erişecek ve böylece ister istemez yeni bir dönemin başlangıcına imza atacak bir siyasi aklın muvaffak olmaması için yeni beklentiler yaratmaya gayret ediyor şanlı yandaş ve/yahut yanaşma medya”¦
Bana göre Tayyip Bey'in ayak bağı olacak bir AK Parti'nin gelecek dönemde siyaseti kilitleyeceği pek açık. Oysa alternatifli çoğulcu sistem her zaman Türkiye'nin önünü açabilir. Bakın şimdi mevcut yapı bile o kadar istikrar söylemlerine rağmen Suriye'de artık Esed'li çözüme doğru evrilmeyi marifet saydı.
Bu ne demek?
7 Haziran'da bu ülkenin önüne bir imkân gelmişti.
Koalisyon büyük lütuftu.
Verecektin Dışişlerini Onur Öymen'e o da Suriye ile anlaşma yoluna gidecek ve böylece bugünkü gibi Balta Limanı Antlaşması ile Hünkâr İskelesi Antlaşması arasına sıkışmayacaktık.
Malum Osmanlı Donanması'nın Kaptan-ı Deryası Ahmet Fevzi Paşa, sadrazam Hüsrev Paşa'nın korkusundan çareyi Mısırlı Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya sığınmakta bulmuştu. Bir anda bütün donanma sanki karşı tarafa geçmişti.
Bir yanda İngilizler, diğer yanda Ruslar, sonra Fransızlar Mısır üstünde inisiyatif geliştirmek isterken Osmanlı kendi adamı Kavalalı ile çarpışacağım diye elin adamı ile gizli anlaşmalar yaptı. Sonra onlar ne yaptılar?
Bu çaresizliği keşfedip aralarında anlaşma yaptılar ve hasta adamı masaya yatırdılar. İstanbul'un fethi ile sarhoş olmuşken Şam'da namaz kılma hülyası yerini Esed'le anlaşmaya bıraktı.
Dış politikanın iflasını Ahmet Hoca'ya atarak kurtulabilir miyiz?
Şimdi ortaya çıkıyor ki, reaya sultan ilişkisini her zaman istikrar getirmiyor. Çoğulculuk ve kuvvetler ayrılığı çağdaş devletin en büyük kozlarından biri”¦
Sahte istikrar adına tekilcilik asıl tehlikedir aslında”¦
Şimdi Türkiye'nin önünde MHP gerçeği var. MHP kongresi de artık sadece ülkücülerin meselesi olmaktan çıktı bütün bir milletin meselesi haline geldi. Buradan geriye dönüş yoktur. Bu gidişata engel olmak hem ülkeye, hem dava diye sayıp durdukları neyse ona ihanettir.
Baltalimanı ve Hünkâr İskelesi Antlaşmaları Bazı tarihçiler her ne kadar Balta Limanı Antlaşması'nı Osmanlı'ya dayatmasında İngiliz emperyasının buna paralel olarak Tanzimat Fermanı'na işlerlik kazandırma teşebbüsünün olduğunu vurgulasalar da asıl mesele buğday ambarı Mısır'ın kadim paylaşılma sorunudur. Aslında İngiliz tacirler daha önceden Mısırlılarla buğday ticareti yapıyorlardı Osmanlı bu uzak eyaleti denetlemekten acizdi elbette.
İkinci Abdülhamid'in babası Abdülmecid'e alafranga padişah dedirten çağdaşlaşma ve reform merakı elbette ki imparatorluğun ömrünü uzatmaya matuf çabalardan sayılır. Ama bir donanma komutanının bütün donanmayla birlikte Kavalalı'ya sığınmasına ne demeli? Böyle bir devletin içişlerine karışması için emperyalistlere ne kadar çok fırsat verdiğini söylemeye ne gerek var?
Kavalalı'ya karşı bu sefer Ruslarla ve bir maddesi gizli beş maddelik anlaşma olan Hünkâr İskelesi Antlaşması da Baltalimanı ile bir eteğini İngiliz'e kaptıran Osmanlı'nın eteğinin öbür ucunu Ruslara vermesi manası taşımıyor mu? Neymiş efendim Mehmet Ali Paşa Osmanlı saltanatının yerine geçermiş”¦
Bir önceki devir olan İkinci Mahmut reformları sırasında da Napolyon'un Mısır'ı işgali reform hevesimizi kursağımızda bırakmıştı. Bugün de ABD bir yandan, AB bir yandan, Rusya bir yandan, İsrail, İran, Suriye hatta Arabistan öte yandan kuyumuzu kazıyor”¦
Ne yapalım yeni Baltalimanı ve Hünkâr İskelesi Antlaşmalarını? Basınımızın ve akademyamızın bazı kalemşorları evet tam da bunu teklif ediyorlar. Neymiş ABD ile anlaşıp PYD ile Kobani'de yaptığımızın tekrarını yapmak. Oyunu sürdürmek. Zaten Ertuğrul Özkök de ABD'li dostlarından Kürdistan'ın kurulacağına dair mesaj almış ya”¦
Oysa daha birkaç yıl evvel tam tersini savunuyordu Özkök yahut ABD'li dostları: ABD Kürtleri değil Türkiye'yi tercih ederdi. Ne oldu şimdi? Hep bir ağızdan malum koro Türkiye'yi yeni Baltalimanı ve Hünkâr İskelesi gibi bir anlaşmaya zorluyor. Eeee”¦ Bu saltanata da gider hadi”¦
Ne diyelim hayırlı olsun”¦