YASİN'İ DİRİYE OKUMAK (4 ve 5) - Orhan ARSLAN | Milli Vicdanın İlimle Hicreti
  • YAZARLAR
  • Emrullah ÖNALAN
  • Mehmet Zeki İŞCAN
  • Cevat GERNİ
  • Hasan SAĞINDIK
  • Seyfullah TÜRKSOY
  • Menderes ALPKUTLU
  • Lütfü ŞEHSUVAROĞLU
  • Turan GÜVEN
  • M. Hanefi PALABIYIK
  • Kemal Polat
  • İrfan SÖNMEZ
  • Mustafa AKIN
  • Hacı GÜRHAN
  • Hafize ŞAHİNER
  • Fatma Sönmez
  • Ahmet ÜNAL
  • İrfan SEVİNÇ
  • Şahabettin YILDIZ
  • Oğuzhan ÖLMEZ
  • Ahmet Coşkun DÜNDAR
  • Muharrem BİTİREN
  • Mehmet SAĞLAM
  • Mete ÖZDİKİCİ
  • Ahmet ÖZTÜRK
  • Ufuk ÜNAL
  • B.BARIŞ KERİMOĞLU
  • M.Çağdaş ÇAYIR
  • Ahmet İZZETGİL
  • ERHAN HAŞLAK
  • Veysel AŞKIN
  • Suat UNGAN
  • Hayrullah DEMİR
  • Cemil İLBAŞ
  • Tahsin BULUT
  • Coskun KÖKEL
  • Bülent KARAKELLE
  • Senar BAŞAK
  • Küşat TAŞKIN
  • Orhan ARSLAN
  • Hakkı DURU
  • Hüseyin AKDOĞAN
  • Osman Kenan AKSOY
  • Hayrettin NEŞELİ
  • Kerim Alperen İBİŞ
  • R.Alparslan TOMBUL
  • Mehmet DOĞAN
  • Ali ARASOĞLU
  • Manaf BAGİRZADE
  • Zülfikar ÖZKAN
  • Veysi ERKEN
  • Abdulnasir KIMIŞOĞLU
  • Ömer YÜCE
  • Cengiz Yavilioğlu
  • Kemal YAVUZ
  • M.Lütfü YILDIZ
  • Orhan İBİŞOĞLU
  • Mehmet OKKALI
  • İsmet TAŞ
  • İsmail GÜVENÇ
  • M.Alperen ÇÜÇEN
  • Orhan KAVUNCU
  • Mustafa Toygar
  • Mete GÜNDOĞAN
  • Sadi SOMUNCUOĞLU
  • Ertugrul ASİLTÜRK
  • Yunus EKŞİ
  • Muhammet Esat KESKİN
  • Yücel OĞURLU
  • Aynur URALER
  • Hasan Gökhan Kotan
  • Mehmet Akif OKUR
  • Bozkurt Yaşar ÖZTÜRK
  • Mahmut Celal ÖZMEN
  • Fazlı POLAT
  • Mustafa İLBAŞ
  • Serkan AKIN
  • Musa IŞIN
  • Gündüz GÜNEŞ
  • Enver Alper GÜVEL
  • Necdet TOPCU
  • Onur ERSANÇMIŞ
  • Mehmet Bozdemir
  • Fahri Akmansoy
  • M. İkbal Bakırcı
  • M.Talât UZUNYAYLALI
  • Rubil GÖKDEMİR
  • Zeki ŞAHİN
  • Özkan ÖZKAYA
  • Dr. Muhsin YILMAZÇOBAN
  • İparhan UYGUR
  • Sami ŞENER
  • Hakkı ÖZNUR
  • Mehmet MUTLUOĞLU
  • Nurettin KALDIRIMCI
  • Ali Rıza MALKOÇ
  • Namık Kemal ZEYBEK
  • Atilla BİTİGEN
  • Mahmut Zeki ÇABUK
  • Emre KESKİN
  • Şener MENGENE
  • Selami BERK
  • Mehmet MUTLUOĞLU
  • Abdullah NEHİR
  • Gafur OTURAK
  • Recai ÇELİK
  • Ahmet Berhan YILMAZ
  • Nazmi ÖLMEZYİĞİT
  • Necdet BAYRAKTAROĞLU
  • Tarık Sezai KARATEPE
  • nikaO
  • Mustafa Duman
  • Ramazan ASLANBABA
  • Feyzullah BUDAK
  • Mahmut Esfa EMEK
  • Orhan SÖYLEMEZ
  • Asiye TÜRKAN
  • MİLLİ VİCDAN
  • KONUK MAKALELERİ
    YASİN'İ DİRİYE OKUMAK (4 VE 5)
    Yazar: Orhan ARSLAN
    Allah ile dostsan kâinat düşman olsa kaç yazar? Allah ile düşman isen, kâinat dostun olsa ne yazarAllah için çıkılan yolda mağlubiyet yoktur, kayıp riski yoktur.
    millivicdan.org - 3. KONU: KISSALAR

    13. Ayet: “Vedrib lehüm meselen Eshabel Karyeh, İz Ca ehel Murselun (Onlara, kendilerine elçiler gönderdiğimiz şehir halkının misalini anlat)

    Ayet bir Darb-ı Mesel anlatılacağını söylüyor.

    Yasin'in 13-27. ayetleri arasındaki 15 ayette bir misal (MESEL) anlatılmaktadır. Genelde bunlara KISSALAR denir ve Kur'an'ın 1/3'lük bölümü kıssalardan oluşur. Kur'an'ı anlamak için, kıssaları iyi kavramak gerekir.

    Kıssa, makaslayarak anlatmak demektir; olayın sadece lazım olan kısımlarını öz olarak anlatmak.

    Bu anlatımlar 4'e ayrılabilir:
    1. Kıssa
    2. Mesel
    3. Tarih
    4. Hikâye

    Kuran Kıssaları hayat kesitleri içinden hisse çıkartmak için verilir, ders ve ibret alınır. Bunlar yaşanmış olaylardan aktarımlardır.

    Kıssalar tarih değildir, tarihî bilgiler vermez.

    Tarih olabilmesi için şu 3 bilgi gerekir:
    1. Olayın geçtiği yer,
    2. Olayın kahramanları,
    3. Zaman.

    Kuran kıssalarında yer adı pek nadiren vardır, şahıs isimleri yoktur, gerektiğinde Peygamber isimleri vardır.

    Hz. Meryem'in adı verilir, annesinin adı (Hanne) verilmez.
    Hz. İbrahim'in İsmail'in annesi olan eşinin (Hacer) adı geçmez.
    Kendisine vahiy gelmesine rağmen Musa'nın annesinin (Asiye) adı söylenmez.
    Yusuf kıssasında olaydaki evin sahibi azizin ve eşinin (Züleyha) adı Kur'an'da yer almaz.

    Firavundan bahsedilir ama Mısır Kralı 2. Ramses'in adı söylenmez. Firavun ad değil, unvandır; Tanrının sarayında oturan adam demektir
    Aynı şekilde Karun unvandır, o zenginin adı değildir.

    Hz. Peygamber zamanından Tebbet suresinde ismi geçen Ebu Leheb, Efendimizin amcası Abduluzza'nın adı değil, unvanıdır. Yine surede bahsedilen eşinin adı (Ümmü Cemil) geçmez.

    Tevbe 9/40'da bahsedilen hicret olayında Peygamberin sürüp çıkartıldığı şehir (Mekke) yazmaz, iki arkadaşın saklandıkları mağaranın (Sevr) adı geçmez, Allah Resulünün mağara arkadaşının (Hz. Ebu Bekir) ismi yer almaz.

    Kuran Peygamberlerin de hepsinin adını söylemez, sadece 28 Peygamber adını verir. İbrahim'in babasının adını söyler; Azer. İsa'nın annesi Meryem'in ve Meryem'in babası İmran'ın adını söyler.

    Hz Muhammed zamanından sadece bir isim geçer Kur'an'da: Zeyd. Başka da isim söylenmez.

    Kuran mesajı evrenseldir; isimler üzerinde değil, nitelikler üzerinde durur. Sadece indiği yer olana Arabistan'ın o dönemine ait mesaj değildir; evrenin tamamına ve bütün zamanlar için caridir. Bu sebeple Kur'an vahyinin indiği zamana ait şehir, şahıs ve yer isimleri geçmez; oraların iklimi bile yer almaz. Mesela dinin Peygamberinin anne ve babasının adı Kur'an'da bulunmaz.

    Kur'an Firavun derken, Firavunluğu kasteder. Firavun ölmüştür ama Firavunluk ölmemiştir. Ebu Leheblik ve Ebu Leheblere yardım eden kadınlar da ölmemiştir.

    Yasin 13'den itibaren başlayan 15 âyetlik “DARB-I MESEL”, kıssa değil meseldir. Yaşanmış olabilir, olmayabilir de; gerçekleşmesi mümkün olabilir, olmayabilir de.

    Kuran bir olaya mesel diyorsa, artık “o adamlar kimdir, nerede yaşamıştır?” diye kafanızı yormayın. Bunlar bize lazım değil; gerekli olsaydı Rabbimiz söylerdi.

    Bize düşen, bu diyaloglara önem vermek, güne ve hayata dair müstesna sonuçlar çıkartmaktır.

    Çünkü Darb-ı Meseli veren Âlemlerin Rabbi olan Allah'tır.

    Bizi mesellerle eğiten ve öğreten, hisse, ders ve ibret almamızı lütfeden Rabbimiz. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.

    3. KONU: KISSALAR (Devam)

    14. AYET: “Bir zamanlar onlara iki elçi göndermiştik; ama ikisini de yalanladılar. Bunun üzerine (onları) bir üçüncüyle destekledik ve onlar dediler ki: "Biz size gönderilmiş elçileriz."
    Muhteşem bir Sünnetullah örneği: Allah birine görev verirse, onu yalnız bırakmaz, takviye eder; Allah elçilerini yardımsız bırakmaz.
    Aynı şekilde günümüzde Kitabını anlamaya, yaymaya çalışanları da yardımsız bırakmaz. Siz eğer Allaha yardım ederseniz, Allah da size yardım edecektir.
    Sen yardımı hak etmene bak; ancak yardımı hak etmeden de yardım bekleme; yardımı hak edip etmediğini sorgula.
    “Allah ile dostsan kâinat düşman olsa kaç yazar? Allah ile düşman isen, kâinat dostun olsa ne yazar?”
    Allah için çıkılan yolda mağlubiyet yoktur, kayıp riski yoktur. Yolculuğun kimin adına yapıldığını bilmelisin.
    Dediler ki; “biz size gönderilmiş elçileriz; elçiye zeval olmaz, sözün varsa Allah'a söyle.”
    Aynen böyle; din adına bir şey yapacaksan, konumunu açıkça karşı tarafa ilet. WhatsApp'dan konum at! Konumunu kamufle etme. Sana bakan adam seni görsün, gizleme, misyonunu ortaya koy. Apaçık ol, Hz Muhammed gibi ol.
    Münafık yüzsüz adamdır, ne olduğu belli değildir. Allah adına konuşanlar ise, Allah'ın kitabından konuşurlar ve her dedikleri çok net bellidir.
    15. AYET: (Şehir halkı) dediler ki: "Siz sadece bizim gibi beşersiniz. Rahman da hiçbir şey indirmemiştir: siz sadece yalan söylüyorsunuz!"
    Bu ayet, adeta Peygamberler tarihinin özetidir: Küfür ve şirk mantığı her peygamberde aynı.
    Bütün Peygamberlere aynı şer söylenmiştir: Eskilerin masalları”¦
    Müşrik Allaha inanıyor, ama ilave başka ilahlar da yaratıyor. Allah'ı sahipleniyorlar, ancak Allah'a görev ve sınır belirliyorlar. Allah'a inanıyor, Kitabını ve Peygamberini reddediyor (Deist).
    Şimdi ortada Peygamber yok, Allah'ın kitabını anlatanlar var. Ferdi Risalet bitti, ama toplumsal Risalet devam ediyor. Bugün de sizi yalanlayacaklar. Doğru olsa bile, senin ağzından dökülüyorsa doğru değildir; “bizim adam söylemeliydi” diyecekler.
    16. AYET: “(Elçiler) dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.”
    17. AYET: “Bizim işimiz, hakikati apaçık ortaya koymaktır.”
    18. AYET: (İnkârcı şehir halkı) dediler ki: " Bize uğursuzluk getirdiniz. Eğer buna bir son vermezseniz, sizi öldüresiye taşa tutar ve sizi şiddetli bir biçimde cezalandırırız."
    Bunların niyetleri, hakikati söyleyenleri dinlemek değil, çünkü niyetleri bozuk. Firavunun diliyle: “Bu dini bozuyorsunuz” diyorlar. Karşısındakini tanımak istemiyor, tanımlıyor; baştan kötülüyor.

    Tarihteki bütün din düşmanlarının ortak tavrı sırasıyla şöyledir:
    - Yok sayma, görmezden gelme,
    - Alay etme,
    - Suçlama,
    - Tehdit, şantaj
    - Hedef gösterme
    - Öldürme
    Allah Resulüne de aynısı yapıldı.

    19. AYET: (Elçiler dediler ki): "Uğursuzluğunuz size bağlıdır. Ne yani, size öğüt verildi diye mi (böyle oldu)? Hayır, asıl siz haddini israf eden bir toplumsunuz."

    İSRAF

    İsraf deyince, akla ekonomik eylem gelir.
    İsraf haddini aşmaktır, sınırını bilmemektir.
    “Değeri bir dirhem bile olsa, Allah'ın rızası dışında yapılan harcamadır.”

    İsraf, bir ederi Allah'tan bilmemektir. Allah'ın verdiğini unutmaktır; kaynağında Allah'ı görmemektir.
    Rabbimiz! Ayetlerinle bugün de tenezzül ettin bize. Bizi unutmuyor, koruyor ve nimetler lütfediyorsun.

    Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah'ım.

    Hayırlı Sahurlar diliyorum.
    Ankara, 27 Haziran 2016
    Orhan Arslan