TÜRKİYE VE İSLAM DÜNYASINDA BİTMEYEN MÜCADELE...
Ülkeleri içeriden çökertmek için kullanılan terör ve kundaklama olayları da dahil,bölgelemizde devam eden bir 3. Dünya Savaşının tam ortasındayız...
millivicdan.org - Üzerinde yaşadığımız coğrafyada tarihin kaydettiği büyük olayları bilenler, burada yaşamanın ne kadar zor ve çetin bir şey olduğunu da bilirler. Savaşların, ölümlerin, fitnenin ve Bizans oyunlarının hiç tükenmediği bir coğrafyadır burası...
Batılı emperyalistlerin en büyük amacı, Türkleri bu coğrafyadan söküp Orta Asya steplerine sürmekti. Baktılar ki, bunu yapmak suları tersine akıtmak kadar zor bir iş; o zaman toplumu yaşarken öldürmek veya köle haline getirmek için plan değişikliğine gittiler. Toplum Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Laik, anti-laik gibi düşman katmanlara ayrılarak güçsüz düşürüldü. Sağlık alanında, altyapı çalışmalarında, savunma sanayiinde ülkede bir adım ilerleme olmadı. Türkiye, ekonomik bakımdan güçlü ve zengin ailelerin bir pazarıydı. Zenginliklerini ve Türkiye'deki hakim konumlarını dışarıdaki uzantılarına borçluydular. Kaportası tenekeden, sandık şeklindeki kaba saba arabaları halka satarak zenginliklerine zenginlik katmaktan hiç utanmadılar. Bunlar, eski Türkiye'ye ait akıllara takılı kalan manzaralardır. Daha çok şeyler söylenebilir tabii... Bir gecede zengin olanlar, IMF'nin kapısında bir milyar dolar için avuç açanlar, üniversite kapılarını halkın çocuklarına kapatanlar, özgürlüklerin önündeki engeller ve daha neler... Allah'a şükürler olsun, böyle bir Türkiye çok gerilerde kaldı artık...
Bu ülkede yaşayan çocuklarımız (1) Allah'tan gelen vahyi... (2) “Su uyur düşman uyumaz” atalar sözünü... (3) Coğrafyayı “vatan” yapışımızın derin hikayesini... (4) Eğitim alanındaki geriliğimizi.. (5) Bilimde ve yüksek teknolojide emekleme aşamasında olduğumuzu... (6) Üretmeyen bir ekonominin uzun süre dayanamayacağını... (7) Bu coğrafyanın ahmaklığı kaldıramadığını... (8) Küresel güçlerin post-modern çağın mükemmel kurgulanmış oyunlarıyla üzerimize gelmeye devam ettiklerini... (9) Büyük oyunları bozabilmek için büyük güç toplamak gerektiğini hiç unutmamalıdırlar.
İSLAM'IN İZZETİNİ KORUMALIYIZ...
Galiba “vizyon” dediğimiz kavram, “küresel düzeyde düşünmek” veya “olaylara yüksek bir ufuktan bakmak” olsa gerek”¦ İslâm evrensel bir din olduğu halde, İslâm dünyasını oluşturan toplumların, son 300 yılda evrensel veya küresel düzeyde insanlığın yararına somut bir şeyler ürettiklerini söylemek mümkün değil. Bu vizyonsuzluk değil de nedir? Bunun aksini düşünenler kendilerine şu soruyu sorsunlar: 1700'lü yıllardan beri bilimde, felsefede ve teknolojide “şu da Müslümanların eseridir” dediğimiz bir üretim var mı? Eğer bu soruya insaflı bir cevap verilecekse, “doğru” cevap kocaman bir HAYIR'dır. İnsanlığın bilim, teknoloji, düşünce ve felsefede zihinsel bir değişim ve dönüşüm yaşadığı bir süreçte, Müslümanlar bilim ve teknoloji trenini kaçırdılar. Tabii ki, bu, her şeyin sonu anlamına gelmiyor. Gerçekten de, İslam medeniyeti Batı medeniyeti karşısında gerilemiş ve hatta yenik düşmüştür. İşte bizler, bu yenik düşmüş medeniyetin çocuklarıyız.
Tarihimizin yaklaşık son 200 yılı, yenilginin ruh dünyamızda ve hayatımızda yarattığı bunalımları tamir etmekle geçti. Madden yenilmiş olduğumuz o kadar belliydi ki, günlük hayatımızda kullandığımız hemen her şey neredeyse Batı menşeliydi. İslam medeniyetinin bayrağı Anadolu'da düşmüştü... O bayrak düştüğü yerden, yani Anadolu'dan kalkacak; çünkü yeni bir medeniyet yaratacak inanç, kültür ve beşeri potansiyel burada... Dünya Müslümanlarının gözü ve kulağı Türkiye'de... Henüz son sözler söylenmiş ve son hamleler yapılmış değil... Daha yapılabilecek ve zararın neresinden dönülürse kar sayılabilecek çok şey var... Yapmamız ve uzak durmamız gereken şeyleri iyi ayırt etmemiz gerekiyor. Eğer dünyadaki ve içinde yaşadığımız toplumdaki değişimi anlayamaz ve dışında kalırsak; daha da kötüsü değişime direnirsek, sonuçta dünyanın gerisinde kalır ve zillete düşeriz. Zaten bugün İslâm dünyasının içinde bulunduğu durum tam da budur. Eğer düşünce, felsefe, bilim ve teknolojide geriyseniz; yani Allah'ın size verdiği yetenekleri bir milim yerinden oynatamamışsanız, hiç oraya buraya çatmaya ve bahaneler üretmeye gerek yok... Böyle bir dünyaya Batı'nın ve ABD'nin bakışını hiç merak ettiniz mi? Yeryüzünün zengin kaynakları üzerinde oturup da onu evrensel düzeyde insanî bir faydaya dönüştürecek teknoloji üretemeyen, bilim ve felsefede zihinsel bir devrim yaratacak adımları atamayan toplumlara ne denirse, onu diyorlar”¦ Tabii ki, bu bakışın arkasından sömürüye gerekçe olan şu fikir geliyor: mademki bunlar sahip oldukları dünya kaynaklarını kullanacak ve yeni teknolojilere dönüştürecek bilim ve teknik üretemediler; o zaman ellerindeki kaynakları alıp bu işleri biz yapalım da, hiç olmazsa o kaynaklar atıl bir durumda kalmasın. Acaba petrol denizi üzerinde oturan Müslüman toplumların hangisinde, petrol arıtma ve sondaj teknikleri için hangi alet ve cihazlar (ekipman) üretilmiştir?
Doğal gaz ve övüne övüne bitiremediğimiz şu bizim bor meselesinde de durum aynı değil mi? İşlenmemiş ve uzun yıllar da işlenmeyecek gibi görünen bor'u hangi yüksek teknolojilerde kullanıyoruz da bütün insanlık bundan yararlanabiliyor? Tâbii ki, bu, yıllar süren ve oya örmekten çok daha sabır ve incelik isteyen bilimsel çalışmalarla olabilecek bir şey... Eğer ülkenizde bilime adanmış hayatlar yoksa, etkin bir “bilim--araştırma sistemi” kuramamışsanız, teknolojide de nal toplamaya devam edersiniz. Bugünkü Müslüman toplumlara baktığımızda, kıskançlık, haset, kin ve düşmanlıkların zirve yaptığını görüyoruz. Her birisinin kendinden kaynaklanan ve çözmek için adım atmadığı bir yığın problemi var.
Ne yazık ki, insanlığın hafızasında “İslam dünyası” denilince her tarafı dökülen, kendi içinde devamlı çatışmaların ve ölümlerin yaşandığı coğrafyalar akla geliyor. Bu, hiç gerçek vahiyle karşılaşmış toplumların düşeceği bir durum değil. O zaman fahiş bir hata yapılıyor; ama bunun farkına varılamıyor. İslam dünyası, beşeri enerjisini harekete geçirecek ve en etkin biçimde kullanabilecek bir sistemi hala kurabilmiş değil. Bütün mesele sistem ve kontrol meselesi... Küresel düzeyde bilimsel bilgi, teknoloji, fikir ve felsefe üretmek...
Tarihi geçmişi ve birikimi ile İslam ülkelerinin yıldızı olan Türkiye'ye bakıyoruz... Yaklaşık 13 yıllık süreçte hükumetin “yüksek öğretim”, YÖK ve “bilim araştırma sistemi” gibi bir gündemi olmadı. Tabii ki, üniversitelere Rektör atamak ve yeni üniversiteler açmaktan söz etmiyorum. Türkiye'yi bilim ve teknolojide ayağa kaldıracak, üniversitelerde bir heyecan yaratacak köklü bir yasal düzenleme üzerinde hiç durulamadı. Yalap şalap hazırlanan YÖK Yasa taslağı ise, üniversitelerden gelen eleştirilere dayanamayarak geri çekildi. Bu ülkede sivil anayasa yapılmadan sivil siyaset yapılamayacağı yeterince idrak edilemedi.
Ülkeleri içeriden çökertmek için kullanılan terör ve kundaklama olayları da dahil, dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden bir 3. Dünya Savaşının tam ortasındayız... Ben buna “Düşük yoğunluklu Üçüncü Dünya Savaşı” diyorum. Savaşların cereyan ettiği coğrafyalara ve bu coğrafyalarda yaşayan insanlara baktığımızda, çiğnenen topraklar İslam coğrafyası, ölenler ise hep Müslüman... Bu savaşların arkasında, insanlık tarihi boyunca yalan, iftira ve fitnelerle dünyayı karıştıranlar var. Bunlar kendi insan kaynaklarını kullanarak savaşmıyorlar; fitne saçtığı ülkenin insan kaynaklarını kullanıyorlar.. İşledikleri günah savaştan da kötü”¦ ABD'yi avuçlarının içine almışlar istedikleri gibi yönetiyorlar.
ABD'de bir 11 Eylül saldırısı yaşandı. Dünyanın süper gücü olan ABD bu saldırının arkasındakileri bulamadı, öyle mi? Bence bal gibi de biliyor; ama ifşa etmeye korkuyor. Çünkü olayı gerçekleştirenler ABD'de o kadar güçlü ki, bunu açıklamaya yürek ister. Ortada korkunç bir komplo var. ABD bu olayı İslam'ı dünyada ortak bir düşman haline getirmek için kullandı. Bunda da büyük çapta başarılı oldu. Ne yazık ki, Müslümanların bir kısmı da buna katkıda bulundu...
Galiba en yüksek amacımız, İslam'ı doğru anlayıp onu içine düştüğü zilletten kurtarmak olmalıdır. Bunu yapamazsak, onursuz bir hayatı daha uzun süre yaşamaya devam edeceğiz.