SİVİL ÖRGÜTLER, BAYİLER VE DEMOKRASİMİZ
“Sivil(!) örgütler” tıpkı medya gibi “Tapınak” denilen merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten için ses çıkaramazlar. Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını bilirler.
millivicdan.org - “Halkın yıldızı yöneticilerinin başarısı
nispetinde parlar veya söner”
Şunu hep düşünmüşümdür.
Ülkemizde gerçekten sivil örgütlenme mevcut mudur?
Mevzuatımız bu tür örgütlenmelere müsait midir?
Son yıllarda ve özellikle son günlerde cereyan eden hadiseler ülkemizde sivil örgütlenmenin ve sivil medyanın yok denecek kadar az olduğu gerçeğini bir kere daha bariz bir şekilde ortaya çıkarmıştır.
Ülkenin sathında olup bitenlerin karşısında sergilenen tutumların ve yazılanların tamamı bu kanaatimizi doğrular durumdadır.
Evet.
Ülkemizde sivil örgüt ve medya yok denilecek kadar azdır. Gerçek sivil örgütler seslerini duyurmakta zorluk çekmekteler. Güdümlü medya şeytanları vasıtasıyla sivillerin sesleri kısılmakta.
Ülkemizdeki sivil örgüt zannedilen kuruluşların tamamına yakını sivil olmadığından “bayilik” sistemi ile çalıştıkları görülür. Partilere yaşatılan karmaşa bunun açık göstergesidir.
Denilebilir ki, her parti ve sivil zannedilen örgütte (vakıf, dernek, sendika vs. ) delegeler içinde “görevli”ler vardır ve bunlar saf ve temiz olanları yönlendirmektedir.
Hülasa hemen hemen örgütlerin tamamının içinde şövalyelerin oluşturduğu büyük tapınağın “bayii” bulunmaktadır.
Bayiler örgütlerin içinde sadece bir üye değil, “karar Süreci”nin başlatıcısıdırlar.
Bayi sistemi ile çalışan örgüt ve medya sivil olmadıklarından sadece piyonluk rolünü yerine getirebilir. Bir gecede fakirleştirilen ve açlığa mahkum edilen halkın feryatlarının duyulmaması, yazılmaması ve şartların güllük gülistanlık gösterilmesi bayilik sisteminin göstergesidir.
Medya denilen müsveddelere ve kanalizasyonlara baktığımızda ülkede olumsuz sayılabilecek hiçbir şey yoktur. Biraz daha kemerin sıkılması ve insanların ölüme terk edilmesi ülkenin
kurtuluşunun bir göstergesidir. Tapınaklarına mensup olanlar hariç herkes “âli menfaatler” için sıkılan kemerlere dayanmalıdır. Tıpkı Nasrettin Hocanın eşeği gibi.
Olan bitenleri bu mantıkla tahlil ettiğimizde medyanın yanında “sivil örgüt(!)ler”in neden bu kadar sessiz kaldığını daha iyi bir şekilde anlarız.
“Sivil(!) örgütler” tıpkı medya gibi “Tapınak” denilen merkezin uzantıları durumunda olmaları hasebiyle olan biten için ses çıkaramazlar. Ses çıkardıkları takdirde tapınak tarafından cezalandırılacaklarını bilirler.
Hepimiz biliriz ki, bir şirket başkalarına “bayi”lik tahsis ederken politikalarını sürdürecek olanları tercih eder. Şirket yönetimine “aykırı” tutum ve tavır sergileyenlerin bayilikleri sona erdirilir. Tapınakçılar da böyledir.
Yönetimi kuşatan tapınakçı zihniyet tıpkı bir ticari kuruluş gibi hareket etmekte ve kuralları kendi çıkarları doğrultusunda belirlemektedir. Kendi politikalarını devam ettirmek için “sivil(!) örgütler” kurdurmakta ve gerçek anlamda sivil örgütleri kapatma cihetine gitmektedir.
Kendine hizmet etmeyen sivil örgüt konumundaki dernek, vakıf ve sendikalara “hadd” bildirmekte ve elemanları vasıtasıyla sonlarını hazırlamaktadır.
Yönetimi kuşatan zihniyetin merkezi “dönme” ve “boğazdaki aşiret”in oluşturduğu “Tapınak Şövalyeleri”dir. Sivil örgütler bu gerçeğin farkına varmaları “bayilik”lerin sonu ve toplumun kurtuluşunun başlangıcı anlamına gelir.
Farkına varamamak sömürünün, fakirliğin, sıkıntının ve yokluğun devamı demektir.
Olup bitenin farkında olmak yönetimin “karar süreci”nde yer almak demektir. Farkında olmak ülke yönetiminin ticarî bir şirket yönetimi olmadığı demektir. Farkında olmak “Tapınak Şövalyeleri”nin tapınaklarının çökmesi demektir.
Ve”¦
Ve farkında olmak bayilikten kurtulup “âli menfaat(!)” yutturmacasıyla bizi söğüşleyen şövalyelerin hakimiyetinin kırılmasıdır.
Selam ve Sabırla”¦