SİLAH,SİYASET VE CEMAAT GÖLGESİNDE REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ
Birçok üniversite akademik özgürlük adı altında siyasi holiganlık yaparak toplumun değerleri ile ters düşen, akademik terbiyeye dayanmayan söylemlerle halk nazarında itibarlarını ciddi şekilde kaybetmeye başladı.
millivicdan.org - Salahiyat, mansap gibi yukardan,
Verilmez hep ihtisasla alınır,
Hiçbir alim nüfuzunu hünkardan,
Almaz gerçi andan alır her nazır,
Ziya Gökalp
SİLAH,SİYASET/CEMAAT GÖLGESİNDE REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ
Eski dönemlerde seyfiye (kılıç kullananlar) ile ilmiye (kalem kullananlar) arasında ciddi bir çekişme olur; birisi kalemine, diğeri ise kılıcına güvenirdi.
Askeriye ilmiye sınıfını kılıcı ile, ilmiye de onları halka şikayet etmekle tehdit ederdi. Yine de dini nüfuzunu kullanan ilmiye ehli yer yer isteklerini yerine getirmede ciddi otorite konumuna gelir, seyfiye ehlinin baskısına direnç gösterebilirdi.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte seyfiye grubu, ilmiye grubunu kendine benzetmeye başladı. Kalem ehli özellikle yönetici bazında akademik özgürlüklerinden aşırı taviz vererek askeriyenin emrine girmeye ve onun direktifleri ile hareket etmeye başladı.
Hatta bazı rektör ve dekanlar bir komutan gibi akademik personele hükmetmeye özenerek kendi ikballerini garanti altına almaya, dahası askerden daha çok asker olmaya özendiler.
Birçok üniversite akademik özgürlük adı altında siyasi holiganlık yaparak toplumun değerleri ile ters düşen, akademik terbiyeye dayanmayan söylemlerle halk nazarında itibarlarını ciddi şekilde kaybetmeye başladı.
Elaman alımında liyakat ve adalet çizgisine kendine benze-t-me adına zihniyet şartını da koşan üniversiteler özerk yapılarını sorgulatır hâle geldiler. İlim alanlarının bilim alanına dönüşmesi ve demokrasinin kısmen ithal edilmesi ile seyfiye ehli yerini yavaş yavaş siyasilere bırakırken her daim değişkenlik gösteren siyasiler elde etmiş oldukları nüfuzlarını geçmiş dönemden biriktirmiş oldukları hırsla kalem ehli üzerinde otorite kurmaya, onu yargılamaya, ona hükmetmeye başladılar.
Geçmişteki ilmiye sınıfının görevini üstlenen üniversiteler, dini otoriteleri olmadığı ve halka da etki etme şansları bulunmadığı için siyasilerin karşısında savunmasız hâle geldiler. Bu durum zaten her ortamda üniversitelere müdahale etmeyi bekleyen siyasiler için altın tepside sunulan bir fırsata dönüştü. Siyasiler üniversiteleri olması gereken alana sokma yerine, kendilerine benzeyecek ve kendilerini yansıtacak uygulamaları devreye soktular.
Avrupa'da üniversitelerin mimari yapısı, geçmişi, mezun ettiği öğrenciler, ürettiği bilim, ülkeye katmış olduğu değer ve daha da önemlisi yönetimde özerkliği ve akademik özgürlüğü ön plana çıkmaktadır. Türkiye'de şu anda en son açılanlarla birlikte 198 üniversite bulunmaktadır.
Niceliğin ön plana çıktığı ortamlarda nitelik kaybolmakta, kültürel düşüncenin vermiş olduğu baskı ile liyakat yerini zihni temsilciliğe bırakmaktadır.
Siyasilerin üniversitelere yapmış oldukları baskı en çok rektörlük seçimlerinde kendini göstermektedir. Siyasi uzantısı olan adayların rektör olabildiği ortamlarda dört yılda bir yapılan göstermelik seçimler, üniversitelilerin gruplaşmasına, fertlerin kısa süreli çıkar gruplarına dönüşmesine zemin hazırladı.
Normalde yöneticilik akademisyen için ağır bir yük oluştururken birileri bu yükün altında büyümek için can atmakta bu vesile ile akademisyenlere psikolojik baskı uygulamaktadır.
Kullandığı reyin pek bir değerinin olmadığını bilmesine rağmen akademisyenler de seçim zamanları özgür birey rolünü oynamakta, kimseyi kırmama adına her adaya şirin görünme çabası içine girmektedir.
Muhalefette iken varlığından şikâyet ettikleri bu sisteme, iktidara gelince dört elle sarılan siyasiler iktidar olmanın cazibesine kapılarak üniversitelerin özerk yapısına müdahale ederek bilinçaltına sinmiş hislerini tatmin etmektedirler.
2023 yılında dünyanın en gelişmiş on ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye'nin bu üniversite yapısı ile hedefini yakalaması düşünceden çok sadece bir düş olur.