MİLLİ RUH
Milletimizin ve tarihimizin milli şahlanışlarına tekrar şahit olabilmek için bizleri mazide oluş makamında yoğurduğu gibi yeniden yoğuracak olan “milli ruh” davasına sarılmamız gerekir. Hayatımızın bütün şubelerinde bu ruhla hareket etmeli ve bu milli ruhla ilerleme kaydedecek olan nesiller yetiştirmeliyiz.
millivicdan.org - Milli Ruh
“Ruh” meselesi, meydan yerine çıkıp “varım” demeden önce kişinin kendisini oluş makamında olduracağı, dolduracağı ve doyuracağı ilk basamağıdır. Kişinin kimliğinin, karakterinin, şahsiyetinin, hissiyatının ve fikriyatının mayası olan manadır “ruh” dediğimiz mefhum.
Ruhu anlamak farkındalık kazandırır, ruhu diriltmek ya da uyanık halde tutabilmek ruhun kulluk makamındaki zaferidir, ruhu öldürmek ruhla birlikte kişiyi, aileyi, şehri, ülkeyi, kültür ve medeniyeti öldürmek ve Müslüman'ca yaşamayı rafa kaldırmaktır. Nesilleri ruhlandırmak ise yarınlarımızı, değerlerimizi ve mukaddesatımızı sağlam ellere teslim etmek demektir.
Ruhun öldürülmesi veya kaybedilmesi kimliklerin yozlaşması manasına gelir ki bu da kültür ve medeniyetimizin yok oluş sinyalidir. Ruhun kazanılması, farkında olunması, içselleştirilmesi, benimsenmesi, sindirilmesi ve donatılmasıyla birlikte bizim mahalleyi temsil eden kültür ve medeniyetimizin içerisinde milli ve manevi gibi büyük değerlerle de yoğurarak ruhumuza hayat hakkı sunmalıyız.
Bir örnek verecek olursak bir yemek içerisinde o yemeği oluşturacak malzemelerin dışında bir de ona tat veren tuz ve baharatlar vardır. Malzeme ne kadar doğal ve kaliteli olursa olsun tuz ve baharat yoksa o yemekte tat olmaz ve yenilmez de. İşte nasıl ki o yemeği tuz ve baharat -tabir yerindeyse- adam ediyorsa işte “oluş ve duruş” yolunda da kişiyi adam eden “ruh” mefkûresidir. Sonuç itibariyle “oluş” yolunda ilerlerken “ruh”, örneğimizdeki tuz ve baharatlar gibidir. Yaşamımıza, fikrimize, duruşumuza ve oluşumuza mana katan en önemli meselesidir.
Kimlik ve karakteri içerisinde barındırdığı ve göğsünde de nişane olarak taşıdığı ruh, o kişinin en önemli varlık sebeplerinden birisidir. Çünkü bir önceki paragrafta da söylediğimiz gibi “ruh” bizlerin bütün hayatına mana katan ana etkendir. Mazluma el uzatmamız, zalime dur dememiz, imdatlara yettim dememiz, muhtaca ihtiyaç olmamız ve zafer rabbi rahmandan deyip sefer üzere olmamız bizi bu hal ile olduran ruhumuzdandır. Ruhumuz ise inancımızın içerisinde eriyip şekillere bürünmesiyle meydan yerinde görev almaya başlar. Ruhun hizmet etme ve görev alma işlemi de bu oluş makamını geçtikten sonra gerçekleşir.
Görev alan ve hizmete koyulan ruh neye hizmet edeceğini, hangi cephede görevlendirileceğini ve ne şekilde bir mücadeleye girişeceğini bilmelidir. İşte tam da burada ruhun “milli” vasfı ortaya çıkmaktadır. Çünkü “ne, nasıl, ne gibi, ne kadar, neden” vb gibi bütün soru işaretlerinin cevap bulduğu kavramdır bu “millilik” vasfı. Çünkü milli kavramı ruhun elinde yön belirleyen bir parola, harita ve soru işaretlerine cevap bulduğu rehberdir.
Bu şekilde bir “milli ruh”a sahip olan bireyler, devletler ve milletler tarih içerisinde hep var olmayı başarabilmiş, büyük devlet ve kadim millet olma vasfını da elde etmiş talihlilerdir. Bu talihi elde etmiş olan tarihimiz bizlerin birlik ve beraberliğinden doğan bir güçtür. İşte bu güç “milli ruh”tur.
Bu güç değil midir bizleri 15 Temmuz'da sokaklara döken, tanklara göğüs gerdiren, mermilere kafa tutturan, günlerce meydan nöbetleri tutarak darbecilere “dur” dedirten ve şehit Ömer Halisdemir'e aldığı emri ikiletmeden yerine getirten”¦
Bu güç değil midir bizleri Kıbrıs çıkarması yaptıran, Milli Mücadele'de bütün milleti seferber eyleyen, Çanakkale'de Seyit Onbaşı eyleyen, Kut'ül Ammare'de İngilize darbe olan Halil Paşa eyleyen”¦
Bu güç değil midir bizleri Söğüt'te oluş, Kosova'da yürüyüş, Mohaç'ta diriliş, İstanbul'un fethinde batıla karşı duruş ve vuruş ve Çaldıran'da ise şahlanış eyleyen”¦
Ve daha bunlara benzer verebileceğimiz binlerce örnek mevcuttur. Bu örneklerden de anladığımız bizlere başarı ve zafer getiren bu kutlu ve dualı manevi ruhumuzdur. Ne zaman ki bu ruhu kazanmış ve elde etmişsek tarihimize başarılar kaydetmişiz. Ve ne zaman da bu ruhu kaybetmişsek, milletimizden ve varlığımızı sürdürdüğümüz hilal coğrafyasından ağıtlar yükselmeye başlamış, yenilgi ve geri çekilmeler baş göstermiştir.
Milletimizin ve tarihimizin milli şahlanışlarına tekrar şahit olabilmek için bizleri mazide oluş makamında yoğurduğu gibi yeniden yoğuracak olan “milli ruh” davasına sarılmamız gerekir. Hayatımızın bütün şubelerinde bu ruhla hareket etmeli ve bu milli ruhla ilerleme kaydedecek olan nesiller yetiştirmeliyiz.
Dini, siyasi, edebi, askeri, fikri ve ilmi gibi bütün oluşumlarda bu milli ruha sahip bireylerin görev alması ve hizmet etmesiyle medeniyetimizin şahlanışını izliyor olacağız.
Temennimiz bu ruhla yetişenlerin sayılarının artması, her bir cepheye sahip olması ve tarihte ceddimiz gibi inancımızın ışığıyla İslam davasına sancaktar olma dileğidir”¦