MİLLETİN ORDUSUNUN İTİBARINI İADE ETMEK
Türkiye'nin gücü aslında bir anlamda ordusunun gücü, TSK'nın gücü. Bu sıradan, sonradan olma bir silahlı kuvvet değil. Devletle birlikte anılan devlete güç veren ve devletten güç alan bir millet ordusu...
millivicdan.org - 16 Temmuz darbe teşebbüsü akim bırakıldı. Duvarımızı süsleyen ilk resim bu...
Ordu içinde yuvalanmış cunta unsurları darbeye teşebbüs ettiler, stratejik noktaları ele geçirmeye, Cumhurbaşkanı'nı öldürmeye yürüdüler. Meclis başta olmak üzere birçok kurumu bombaladılar. Halktan, polisten çok sayıda şehidimiz var...
Bu noktadan bakılırsa, darbe başarısız oldu, halk ilk defa bir darbe sırasında ağırlığını koydu ve millî hâkimiyet prensibini varlığını hissettirerek yüceltti. 16 Temmuz'la ilgili tek resim bu değil.
Hedef Türkiye idi. Cümleyi açalım: Hedef Türkiye idi, yani ordumuzdu! Türkiye'nin yola getirilmesi, dünya hükümranı güç(ler)e itaat ettirilmesi esastı. Bu şimdilik mümkün olmadı. Türkiye darbeyi savuşturdu, fakat hedefin içindeki hedef TSK'nın durumu ne olacak?
Türkiye'nin gücü aslında bir anlamda ordusunun gücü, TSK'nın gücü. Bu sıradan, sonradan olma bir silahlı kuvvet değil. Devletle birlikte anılan devlete güç veren ve devletten güç alan bir millet ordusu...
Binlerce yıllık geçmişiyle, şanlı zaferleriyle ve büyük kumandanlarıyla bugüne gelen, halkın dokularına işleyen bir askeri gelenek sözkonusu. Türkiye'yi güçten düşürmek için yapılan operasyonlar esasında ordusunu hedef alıyor. Eğer TSK çökertilmezse, Türkiye güvenlik sarmalına sokulamaz ve geleceğe güvenle bakabilir.
TSK'ya verilecek her hasar, Türkiye'nin güvenlik zafiyetini büyütür ve gelecekte tahmini güç kırılmalara yol açabilir. 28 Şubat'tan bu yana TSK açık hedefte. Önce Amerika-İsrail ekseni askerleri milletimizin mukavemet kodlarını ihtiva eden dine karşı tavır almaya teşvik ettiler. 28 Şubat'ta irtica birinci tehdit olarak ilan edildi. İrtica İslâm'ın kod adı idi! Dinî olan her şeye cephe alındı, halkla “Peygamber ocağı” olarak telakki edilen ordu arasına müthiş bir soğukluk oluşturuldu. Halkın askerlere güveni darbece unsurların şımarık tavırları yüzünden sıfırlandı. Bunların bütün orduyu temsil ediyormuşcasına tavır takınmaları bu sonuçta müessir oldu. Bu birinci safhayı Ergenekon safhası takip etti. 28 Şubat darbecileri Ergenekon davası kapsamında yargılanmaya başlandı. Bu yaragılamaların normal hukuk çerçevesi içinde cereyan etmediğini artık biliyoruz. Yönlendirilmiş hakim ve savcılar, düzmece deliller ve ona paralel iddianameler...
Çok sayıda rütbeli asker tutuklandı, cezaevleri rütbelilerle doldu. Eski bir Genelkurmay Başkanı silahlı örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandı.
Gerçek darbeciler yanında TSK'nın iyi yetişmiş birçok elemanı bu davalarda etkisiz hâle getirildi. Ergenekon'un gerçeğe bakan yüzü ile operasyonel tarafı arasında mesafe giderek açıldı. Bu aşamayı paralel devlet yapılanması ile ilgili teyakkuz takip etti. MİT Müsteşarı'na yönelik tavır, Gezi olayları 24 Aralık darbe teşebbüsü PDY konusunda kesin tavır alınmasına yol açtı. Böylece ergenekoncuların/veya öyle olduğu söylenen unsurların tasfiyesinden sonra sıra PDY'nin tasfiyesine geldi. Bu darbe bir yönüyle tasfiyenin yaklaştığı günlerde yapıldı ki, bunun bir ön alma, takaddüm olduğunu düşünebiliriz.
Bu darbe başarılı olabilir miydi? Olma ihtimali vardı, fakat olmama ihtimalinin daha ağır bastığını söyleyebiliriz.
Hem Türkiye'de yönetim hiyararşisinin tepesinde bulunan Cumhurbaşkanı'nın sarsılmaz kişiliği, hem de halkın darbe karşısındaki kararlı tavrı ve darbe sırasında netleşen ve bunlara eklenen basın yayın kuruluşlarının darbe karşıtı tutumu sonucun tayininde müessir oldu. Sonuçta darbe teşebbüsü başarısız oldu. Fakat, bu operasyona cevaz veren merkez/ler için sonuca “başarısız” demek mümkün değil. TSK üzerinden yapılan operasyon onlar açısından başarılı oldu. Ordu 28 Şubat'tan bu yana üçüncü dalga tasfiye ile karşı karşıya. Ordu'nun yetişkin unsurları, bilgi-teknik donanımı yüksek elemanları bir şekilde tasfiye ediliyor. Din karşıtı olarak tasfiye ediliyor, dindar olarak tasfiye ediliyor, darbeci olarak tasfiye ediliyor...
Ordu'nun itibarını gerçek yerine iade etmek, yapısını darbeci unsurlara geçit vermeyecek şekilde yenilemek, değil bir cemaate hiç bir cemaate veya ideolojik gruba ordu içinde güç kazanacak fırsat vermemek gerekiyor.
Milletin ordusunu millete hasretmek, devletin imajını oluşturan mevkiine yükseltmek önümüzdeki günlerin en önemli meselesi.