MILLI BIRLIK VE SEFERBERLİK
Bütün şeytani oyunlara , birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarıyla seferber olalım. Asla memnun olmadıkları bu sağlam bağlarımızla cevap verelim. “Farklılıklarımız zenginliklerimizdir” diye haykırıp bütün oyunları boşa çıkaralım.
millivicdan.org - Bizim bahçelerimizde kardelen gibi yeşeren bir kavramdır seferberlik. Sert ve haşin olan zaman diliminde varlığını gösteren dert ve cefa yüklü bir kelimedir. İçerisinde nice kaleme konu olmuş hikâyelerle dolu dolu olan bir kavramdır da aslında.
Bu kavramı dedemden çok duymuşumdur. Kendi çocukluk dönemini anlatmaya başladığı zaman hep “seferberlik yıllarıydı”¦.” deyip sıralardı cefa dolu anılarını. Seferberlik milletin tamamen yediden yetmişe kadın erkek çoluk çocuk demeden bütün ahalinin seferber olmasıydı. Birinci cihan harbiyle birlikte o zaman ülkemizde de seferberlik ilan edilmiştir.
İşte bu seferberliğin neticesinde yedi düvele karşı yedi cephede savaşan milletimiz “ya istiklal ya ölüm” diyerek bütün işgal güçlerine karşı milli mücadele zaferini kazanmıştır. Kazanmıştır ama nice bedeller de ödenmiştir. Bu bedel bizler için kutsaldır. Çünkü mücadelemiz; vatanımız, namusumuz, bayrağımız, mukaddesatımız ve en önemlisi dinimiz içindir. Bu seferberlik hali milletimizin topyekûn olarak büyük harflerle tarih yazdığı bir dönüm noktasıdır.
Şimdi biraz daha detaya inecek olursam seferberlik: yerine göre savunmada mevzilenmek yerine göre de taarruz halini göz önünde bulundurarak meydan yerinde mücadele etmektir. Her an her şeye karşı uyanık olmak ve hazır beklemektir.
Seferberlik Müslümanlara has bir kavramdır. Çünkü seferberlik, cihat kavramıyla çok yakından ilgi-alakaya sahiptir. Bundan dolayı seferberlik hali aslında cihada çıkmaktır da. İslam klasik eserlerinde “seferberlik” kavramını büyüklerimiz “kısmi ve genel seferberlik” olarak ele alırlar. Kısmi, bölgesel seferberliği, genel ise bütünü ifade eder. Kısmi olanda savunma hali, genel olan seferberlik durumunda da ekseriyetle taarruz hali hâkimdir.
Bu genel seferberlik haline “Ey müminler! İster hafif teçhizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha hayırlıdır” ayeti kerimesi kaynaklık etmektedir. Bu bir ilahi emirdir.
Bu emre itaat etmeyenlere ise ilahi tehdit vardır: “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda cihada çıkın” denilince olduğunuz yere yığılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatına razı mı oldunuz? Fakat dünya hayatının zevki ahiretin yanında ancak pek az bir şeydir.”
İşte bu iki ayeti kerimeden de anladığımız kadarıyla seferberlik hali bizlerin yürüyüşünü konu edinen bir mevzudur. Çünkü bizlerin yürüyüşü dosta güven düşmana zorlu olan “remel yürüyüşü”dür. Bu yürüyüş başladığı zaman bu yürüyüşe icabet etmek ve bu yürüyüş ordusuna katılmak farz; geri durmak katılmamakta ise azap ve tehdit vardır.
Ve şimdi asıl meselemize gelecek olursak ülke olarak birliğimize, beraberliğimize ve kardeşliğimize karşı büyük bir saldırı vardır. Gerek dış güçlerin saldırıları gerek içimizde ki vatan, millet, mukaddesat düşmanları gerekse dış güçlere maşa olmuş “gaflet-delalet-ihanet” odaklarının saldırılarıdır. Bu saldırılara karşılık millet olarak milli ve manevi bağlar etrafında kördüğümce birlik olup karşı koymamız gerekmektedir. Biz millet olarak bir olursak bütün desise, fitne, hile ve saldırılara galip geliriz. Devlet büyüklerimizin de üzerine basa basa söylediği gibi şu an ki saldırılar “milli mücadele” zamanında ki saldırılar kadar büyüktür. Gerek dolaylı gerekse direk saldırı altındayız.
Üç kıtaya hükmetmiş milletin o devasa gücünü tekrar kazanabilme şansını yakaladığı bu günlerde bu tür işgal saldırıları bizleri şaşırtmamaktadır. Çünkü bizler uyandığımız, dirildiğimiz ve şahlandığımız zaman nefesimizi nerelerde alacağımızı çok iyi bildiklerindendir ki buna fırsat vermemek için bütün fırsatlarını değerlendirmek istemektedirler. Her koldan dolaylı ve direk saldırmaları da bundandır.
Ortadoğu'nun bulanık ve sisli oluşu, bu şer odaklarının şeytani ve sinsi oyunlarını sahneye sürmelerindendir. Bizlerin ülke sınırları dışında olup ta gönül coğrafyamızın içerisinde olan hilal dünyasında sönme bilmeyen fitne ateşinin nedeni de bizlerin belini doğrultmasına fırsat verilmek istenmemesindendir. Ülke içerisinde her koldan saldırılması da bundan farklı değildir.
Amma velâkin bizler nice dağlar aşmış nice okyanuslar geçmiş bir milletiz. Zorluğu eritip olmazları arkadaş bilmiş; kadim tarihimiz içerisinde sağlam tecrübe ve bilgilerle de dolu dolu olmuşuzdur. Bizleri köhnemiş ve sulandırılmış dünya görüşleriyle oyalamak isteyenlere karşı da en güzel cevapları varlığımız ve duruşumuzla vermişizdir.
İşte bütün saldırı ve sızma eylemlerinin olduğu bu zamanda seferberliği kendimizden başlayıp kendimiz başlatmalıyız.
Nasıl mı?
Şimdi yapmamız gereken bir bütün olarak yediden yetmişe kadın erkek çoluk çocuk demeden her bir bireye düşen görev neyse onu yerli yerinde hakkını vererek ifa etmesidir. Devletine milletine bayrağına ve mukaddesatına karşı görevini, hizmetini ve ödevini bilip canı gönülden çalışması, çabalaması, gayret etmesi hatta ve hatta çırpınması ve yırtınması gerekmektedir. Çünkü şuan günümüz Türkiye'sinde ve hilal dünyasında İslam âlemine karşı büyük saldırılar, işgal girişimleri, katliamlar ve yok etme politikaları izlenmektedir. Bütün bunlara karşı ülke ve millet olarak seferber olmalıyız. Devlet başkanımızın “seferberlik çağrısına” gönülden katılmalı, bu mücadelede görev almalı ve en güzel şekilde hizmet etmeliyiz.
Seferberliği kendimizden başlatıp millet olarak birlikte yürütmeliyiz. Fert olarak içimize doğru, millet olarak dışa doğru başlatılan seferberliğimizle kendi oluşumumuzu ve duruşumuzu ihya ederken, dışa doğru da millet olarak bütün şer odaklarına, işgal güçlerine, emperyalist ve kan emici kapitalist güçlerine ve düzenine karşı taarruz halinde olmalıyız. Ruhumuzu, şuurumuzu ve duruşumuzu “MİLLİ VE MANEVİ BAĞLAR” etrafında ihya edip; Kuran ve Sünnet çizgisinde gelenekten geleceğe doğru tarihimizi, edebiyatımızı, sanatımızı, savaşımızı, yaşantımızı ve davamızı ruh köklerimize kavuşturan öze dönüş, uyanış, diriliş ve şahlanış seferberliği yapalım. Ahlak ve maneviyat seferberliği, Haramı önleme helali kolaylaştırma seferberliği, iyiliği emretme kötülüğü nehyetme seferberliği, mazluma ümit zalime korku olma seferberliği, vb gibi bütün alanda kendimizde ve ümmet dünyasında var olmanın bedeli olan büyük bir seferberlik başlatmalıyız.
Netice itibariyle birlik, beraberlik ve kardeşliğimize fitne ve fesat sokup bizleri birbirimize vurdurma ve birbirimizle kırdırma oyunlarına karşı tehlikeleri, oyunları ve hileleri bilelim. Bütün bu şeytani fikirlilere birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarıyla seferber olalım. Asla memnun olmadıkları bu sağlam bağlarımızla cevap verelim. “Farklılıklarımız zenginliklerimizdir” diye haykırıp bütün oyunları boşa çıkaralım.
İhanete düşüp zillet içerisinde yaşamaktansa var gücümüzle bütün şer odaklarına karşı mücadele edip izzetli bir yaşamın ya gazilik ya da şehitlik makamlarında selamet bulalım.
Mesele var olmaktır. Varım demektir. Pusatlanmaktır. SEFERBER OLMAKTIR.
Zaman KAVLİ duadan ziyade FİİLİ duada olma vaktidir.
Selametle fiili dualarda buluşma dileğiyle”¦