KUDÜS'E BAKIŞ
Tarihin hiçbir döneminde, Müslümanların birlik ve beraberlik için de olması, top yekun hareket etmesi, (Hain ülkelere rağmen) uyanık olmaları, İslam'a sahip çıkmaları hiç bu kadar önemli olmamıştı. Tarih, bu "Birliği Sağlama" görevini Türkiye'ye vermiştir.
millivicdan.org - Sosyal olaylarda hiçbir şey nedensiz değildir. Sebep-Sonuç ilişkisi üzerine kurulur. Hangi olay olursa olsun bu açıdan bakmamız bizi her zaman doğru tahlillere götürecektir.
Örneğin KUDÜS olayı! Aslında ne oldu da, hangi olaylar sebebi ile bu günlere gelindi. Sebeplerine bakmamız lazım ve sonra bu günkü gelinen nokta da ne sonuçlar doğurur onu görmek gerektiğinin doğru olduğuna inanıyorum. Hissi ve duygusal düşünce, bizi doğrulara götürmez.
Bu güne nasıl gelindiği konusunda kısa bir özet yapacak olursak;
9 Aralık 1917; Arapların İngilizler ile işbirliği yaparak Osmanlıyı arkadan vurmaları ve Osmanlının ağır bir yenilgi alarak Kudüs'ü terk etmesi. Arap ihaneti. (Şayet, kara- kapkara bir gün ilan edilecekse, "9 Aralık 1917" ilan edilmeli) . İkinci Dünya Savaşı sonrası 1948 de Ulusular arası güçler, Filistin topraklarında gayri-meşru bir devlet kurarlar, adına da İsrail derler. Bu yüzyıllık hayalin neticesi olması ile birlikte, küresel güçler, "Bu topraklar artık bizim, ya bizim kölelerimiz olarak hayatlarınıza devam edeceksiniz, ya da yok olup gideceksiniz" mesajını verirler. Bu aslında Hak ve Batıl savaşının başka bir boyutu, "Arap İhanet" inin bir bedeli idi. Sonraki yıllarda, İsrail sürekli olarak bölgede terör estirmiş, bir terör devleti haline gelmiştir. Önceleri önemsenmeyen bu devlet, bölge ülkelerinin başına bela olmuş, küresel güçleri arkasına alarak bir çok ülke ile savaşa girmiş ve hepsinden de galip çıkmıştır. Her savaştan sonra da topraklarını biraz daha büyüterek bu günkü durumuna gelmiştir. Adına Müslüman denen ülkeler ise, olayları sadece seyretmişler, hatta bir kısmı İsrail'in bu barbarlığına taraf olmuşlardır. İsrail'i bölge ülkeleri ile savaştıran küresel güçler, bu arada İsrail'e destek olacak Arap ülkeleri bulmakta hiç de zorlanmadılar. Filistin halkı, füzelere, en gelişmiş savaş araçlarına karşı, taşlarla, sopalarla karşı koymuşlar ve doğal sonuç olarak da, kaybederek küçüldükçe küçülmüşler ve bugünkü küçük bir toprak parçasına sıkışıp kalmışlardır. Bu arada İsrail İstihbaratı boş durmamış, Filistin halkı arasında fitne ve ayrımcılık çıkartarak bölünmelerini sağlamıştır.
Sonuçta; İsrail 1980 yılında Kudüs'ü Başkent olarak ilan etmiş, ama uygulayamamıştır. 1995 yılında ABD parlamentosu aldığı bir kararla, yine Kudüs'ü Başkent olarak tanımış ama uygulamamış, bu yüzden de her yıl İsrail'e alınan karar gereği para ödemiştir.
Peki şimdi ne oldu da, ABD 1995 yılında aldığı kararı uygulamaya koydu? Üstelik bu uluslar arası hukuk açısından bir sonuç doğurmayacağı belli iken. ABD ve İsrail dışında dünyadaki bütün ülkelerin karşı çıkmasına rağmen, Orda Doğuda savaş rüzgarları eserken, ABD'nin giderek kan kaybına uğradığı sırada, Orta Doğuda, Asya-Pasifikte güç kaybına uğramışken, dünya konjonktörü ekonomik ve siyasi açıdan müsait değilken, bölgenin yükselen gücü, bölge de söz sahibi ve İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olan Türkiye ile ciddi sorunları var iken, ne oldu da ABD böyle bir kararı aldı? Mısır ve Suudi Arabistan gibi iki önemli ülkenin böyle bir karar karşısında sessiz kalacağını bilmesi mi? Suud Müftüsünün İsrail'i destekleyen açıklama yapması mı? İsrail'e yaranmak mı? Bütün dünyaya meydan okumak mı? Güç zehirlenmesi mi? En güçlü benim mesajının verilmesi mi? Yahudi lobisinin ve evangelestlerin güç gösterisi, muhaliflerine mesaj vermesi mi? Daha önceki yazımızda bahsettiğimiz gibi Trump'ın köşeye sıkışması, başkanlığından olma korkusu mu ? Bunların hepsi veya daha fazlası da doğru olabilir, ancak bizim şahsi kanaatimiz biraz daha farklı.
Geçmişten günümüze gelen bir gerçek var. Dünyayı yöneten süper güçler, zaman zaman bir araya gelerek dünyadaki hakimiyet alanlarını tespit ederler. Alınan kararlar doğrultusunda hareket ederek güç dengesini sağlarlar. Dikkat edilirse, Orta Doğu da ve körfez ülkeleri üzerinde Rusya'nın etkisi gittikçe azalmakta, çıkarları zaafa uğrayan ülke konumuna gelmektedir. ABD'nin Kudüs kararı, Rusya'nın ciddi tepkisine neden olmuş, bu da Rusya'nın Arap ülkeleri nezdinde itibarını yükseltmiştir. Hatta ileri ki günlerde hep birlikte göreceğiz, Rusya Orta Doğuda daha etkili rol oynayacaktır. Elbette bu durum ABD'nin Kudüs kararı için tek neden değil ama en önemli neden diye düşünüyorum.
Böyle düşünmemizin nedeni ise, ABD ve Rusya'nın zaman zaman Orta Doğuda çıkar ve menfaatlerinin örtüşmesidir. Örneğin, Suriye de, gelecekte de Orta Doğu da, en güçlü terör örgütü olacak olan YPG konusunda ABD ve Rusya ortak akıl yürütmesidir. Bunun içinde Rusya, Orta Doğunun yükselen yıldızı olmak zorunda. Elbette bu Suriye'de, ABD'nin kurduğu üslerde faaliyet göstermeyeceği, etkisini kaybedeceği anlamına gelmez.
Olaya Türkiye açısından baktığımızda biraz daha farklı analiz yapmamız gerekmektedir. Elbette Kudüs bizim namusumuzdur, Kudüs'ün özgürlüğü İslam'ın özgürlüğüdür, Kudüs bizim kanayan yaramızdır. Kudüs özgür oluncaya kadar, özgürüz diyemeyiz. Kudüs'ün özgürlüğü için tek bir şart vardır. "TÜRKİYE'NİN GÜÇLÜ OLMASI, GÜÇ
MERKEZİ HALİNE GELMESİ"
İşte bunun içinde Türkiye'nin önüne ciddi bir fırsat çıkmıştır. Türkiye bu fırsatı , "GÜÇ" e dönüştürebilir. Dönem başkanlığını yaptığımız İslam İş Birliği Teşkilatının acilen toplantıya çağırılması, liderlerle tek tek ikna edilmesi, Türkiye'nin Kudüs konusunda gösterdiği hassasiyet, Türkiye'nin konumunu Orta Doğu da ve Körfez Ülkeleri nezdinde daha da güçlü kılacaktır. Burada alınacak kararlar ve bu kararların uygulanması, Türkiye açısından son derece büyük önem arz etmektedir.
Ayrıca burada alınan kararların uygulanması, "Eşkıya"nın çöküşünü de hızlandıracaktır.
Tarihin hiçbir döneminde, Müslümanların birlik ve beraberlik için de olması, top yekun hareket etmesi, (Hain ülkelere rağmen) uyanık olmaları, İslam'a sahip çıkmaları hiç bu kadar önemli olmamıştı. Tarih, bu "Birliği Sağlama" görevini Türkiye'ye vermiştir.
KİMSE UNUTMASIN Kİ, İSLAMIN SANCAKTARLIĞINI YAPAN TÜRKİYE'NİN GÜÇ MERKEZİ HALİNE GELMESİ, KUDÜS'ÜN DOLAYISI İLE DE İSLAMIN, MAZLUM MİLLETLERİN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR.
MÜSLÜMANLARIN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİN TESİSİ, ORTAK HAREKET ETMESİ, TÜRKİYENİN LİDERLİĞİ, "EŞKİYA" NIN AYAĞINA DEĞİL, KAFASINA SIKMAKTIR!
VE SAKIN UNUTULMAYA!
"MESCİDİ AKSA YA DA DİĞER ADIYLA HAREMİ ŞERİF HER KARIŞ TOPRAĞI İLE BİZİMDİR."