KENTSEL GÜVENLİĞİN ESASLARI - Mustafa AKIN | Milli Vicdanın İlimle Hicreti
  • YAZARLAR
  • Emrullah ÖNALAN
  • Mehmet Zeki İŞCAN
  • Cevat GERNİ
  • Hasan SAĞINDIK
  • Seyfullah TÜRKSOY
  • Menderes ALPKUTLU
  • Lütfü ŞEHSUVAROĞLU
  • Turan GÜVEN
  • M. Hanefi PALABIYIK
  • Kemal Polat
  • İrfan SÖNMEZ
  • Mustafa AKIN
  • Hacı GÜRHAN
  • Hafize ŞAHİNER
  • Fatma Sönmez
  • Ahmet ÜNAL
  • İrfan SEVİNÇ
  • Şahabettin YILDIZ
  • Oğuzhan ÖLMEZ
  • Ahmet Coşkun DÜNDAR
  • Muharrem BİTİREN
  • Mehmet SAĞLAM
  • Mete ÖZDİKİCİ
  • Ahmet ÖZTÜRK
  • Ufuk ÜNAL
  • B.BARIŞ KERİMOĞLU
  • M.Çağdaş ÇAYIR
  • Ahmet İZZETGİL
  • ERHAN HAŞLAK
  • Veysel AŞKIN
  • Suat UNGAN
  • Hayrullah DEMİR
  • Cemil İLBAŞ
  • Tahsin BULUT
  • Coskun KÖKEL
  • Bülent KARAKELLE
  • Senar BAŞAK
  • Küşat TAŞKIN
  • Orhan ARSLAN
  • Hakkı DURU
  • Hüseyin AKDOĞAN
  • Osman Kenan AKSOY
  • Hayrettin NEŞELİ
  • Kerim Alperen İBİŞ
  • R.Alparslan TOMBUL
  • Mehmet DOĞAN
  • Ali ARASOĞLU
  • Manaf BAGİRZADE
  • Zülfikar ÖZKAN
  • Veysi ERKEN
  • Abdulnasir KIMIŞOĞLU
  • Ömer YÜCE
  • Cengiz Yavilioğlu
  • Kemal YAVUZ
  • M.Lütfü YILDIZ
  • Orhan İBİŞOĞLU
  • Mehmet OKKALI
  • İsmet TAŞ
  • İsmail GÜVENÇ
  • M.Alperen ÇÜÇEN
  • Orhan KAVUNCU
  • Mustafa Toygar
  • Mete GÜNDOĞAN
  • Sadi SOMUNCUOĞLU
  • Ertugrul ASİLTÜRK
  • Yunus EKŞİ
  • Muhammet Esat KESKİN
  • Yücel OĞURLU
  • Aynur URALER
  • Hasan Gökhan Kotan
  • Mehmet Akif OKUR
  • Bozkurt Yaşar ÖZTÜRK
  • Mahmut Celal ÖZMEN
  • Fazlı POLAT
  • Mustafa İLBAŞ
  • Serkan AKIN
  • Musa IŞIN
  • Gündüz GÜNEŞ
  • Enver Alper GÜVEL
  • Necdet TOPCU
  • Onur ERSANÇMIŞ
  • Mehmet Bozdemir
  • Fahri Akmansoy
  • M. İkbal Bakırcı
  • M.Talât UZUNYAYLALI
  • Rubil GÖKDEMİR
  • Zeki ŞAHİN
  • Özkan ÖZKAYA
  • Dr. Muhsin YILMAZÇOBAN
  • İparhan UYGUR
  • Sami ŞENER
  • Hakkı ÖZNUR
  • Mehmet MUTLUOĞLU
  • Nurettin KALDIRIMCI
  • Ali Rıza MALKOÇ
  • Namık Kemal ZEYBEK
  • Atilla BİTİGEN
  • Mahmut Zeki ÇABUK
  • Emre KESKİN
  • Şener MENGENE
  • Selami BERK
  • Mehmet MUTLUOĞLU
  • Abdullah NEHİR
  • Gafur OTURAK
  • Recai ÇELİK
  • Ahmet Berhan YILMAZ
  • Nazmi ÖLMEZYİĞİT
  • Necdet BAYRAKTAROĞLU
  • Tarık Sezai KARATEPE
  • nikaO
  • Mustafa Duman
  • Ramazan ASLANBABA
  • Feyzullah BUDAK
  • Mahmut Esfa EMEK
  • Orhan SÖYLEMEZ
  • Asiye TÜRKAN
  • MİLLİ VİCDAN
  • KONUK MAKALELERİ
    KENTSEL GÜVENLİĞİN ESASLARI
    Yazar: Mustafa AKIN
    Güvenlik herkesin endişesidir. Bir yerleşim; orada yaşayanların güvenliği garanti edilmeden, terör ve suç korkusu azaltılmadan, gerçek anlamda “yerleşim” olma hakkını elde edemez.
    millivicdan.org - 1. Genel

    Son zamanlarda ülkemizde terör örgütünün kentlerde yürüttüğü eylemlerde büyük artış yaşanmaktadır. Terörist faaliyetlere paralel olarak adi suç oranlarında da artış görünmektedir. Çünkü güvenlik güçlerinin ilgi alanı terörist olunca, meydan adi suçlulara kalmaktadır. Kent güvenliğinin anlamı orada yaşayanların her türlü güvenliği anlamına geldiğine göre buradaki güvenlik anlayışını topyekün güvenlik anlayışı şeklinde değerlendirmek gerekir.

    Kentsel güvenliği; kent sınırları içerisinde yaşayan bir bireyin ya da topluluğun, ihtiyaçlarını giderirken, çalışırken, gezerken, evinde/ işyerinde yaşarken, uyurken, dinlenirken ve sosyal ilişkiler kurarken can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması olgusudur şeklinde tanımlayabiliriz. Büyükşehir yasası ile de artık köyler de kent sınırlarına mahalle olarak dahil olduğundan, bu alanlar da kent güvenliği olgusu içerisine dahil olmuştur.

    Kırsaldan, köylerden, kentlere göçün yoğunlaştığı son yıllarda kent ve güvenlik kavramları adeta birbirinden ayrılmaz iki kavram haline gelmiştir. Göç ile kalabalıklaşan kentler, yaşayanların can, mal ve namus güvenliklerini ciddi bir soruna dönüştürmüştür. Hemen her gün güvenlik ile ilgili haber ve yorumlar gazete ve televizyonlarda yer almaya başlamıştır. Kent nüfusu büyüdükçe kentlilerin güvenlik endişeleri de büyümektedir. Çünkü nüfus arttıkça sosyal kontrol ve polisiye tedbirlerin etkisi de azalmaktadır. Hele Suriyeli göçmenler gibi kontrolsüz grupların kentlere dağılması, güvenlik sorununu belki yüze katlamıştır. Yoğun göç ile beraber kentlere teröristlerin de girdiği ve yuvalandığı yadsınamaz bir olgudur. Çünkü onlar halk olmadan yaşayamayacakları için halk ile beraber kentlere gelmişlerdir.

    Fiziksel güvenlik açısından sosyal kontrol; grup ve toplumun, kişinin davranışlarını ortak değerlerle sınırlandırması ve bu sınırlandırma yoluyla sosyal değerleri benimsemesinin sağlanması demektir. Bu kontrol nüfus yoğunluğu arttıkça azalmaktadır. Özellikle komşuluk, akrabalık ve hemşerilik ilişkilerinin neredeyse bittiği günümüz kentinde bu kontrol de o derecede azalmıştır. Şehirde kimse birbirini tanımadığı için suça elverişli ortam oluşmaktadır. Bu da suç eğiliminin artmasını tetiklemektedir. Genellikle suçun köy ve küçük şehirlere göre büyük şehirlerde daha fazla işlenmekte olduğu açıktır. Kısacası kırsalın mahalle baskısı ile doğru yola sokulan birey, kentte başı boş serseri mayın haline gelmektedir. Ayrıca terör örgütlerine çok kolay bir av olmakta, bir gruba dahil olma psikolojisi içerisinde terör örgütlerinin militanı olmaktadırlar.

    Kentleşme ile birlikte insana veya canlıya yönelik şiddet suçları azalırken mala ve paraya yönelik suçlar artmaktadır.(Terör eylemleri hariç). Büyük şehirlerde mala yönelik suçların gizli kalması için imkânlar daha fazladır. Çünkü suçlular ve çaldıkları mallar kalabalığa karışarak daha kolay saklanmaktadır. Ayrıca toplum baskısı iyice azalmış, suçluyu görenler başıma bir iş gelir diye polise bildirmemekte, şahitlik dahi etmemektedir. Bu yüzden kent yaşamında suçluluk oranları daha fazla olmakta, küçük yerleşim birimlerinde ise sosyal kontrol sayesinde daha az miktarda suç oranına rastlanmaktadır. Kırsal kesimde daha çok ilk kez suç işleyenlere ve bunu alışkanlık haline getirmeyen suçlulara rastlanıldığı halde, büyük şehirlerde suç tekrarı oranları da fazla olmaktadır.

    Avrupa Kentsel Şartı, kentlilerin haklarını sayarken ilk önce güvenlikten bahseder ve “Mümkün olduğunca suç, şiddet ve yasa dışı olaylardan arındırılmış emin ve güvenli bir kent”te yaşama hakkını belirtir. Avrupa Kentsel Şartı, “Kent Güvenliğinin Sağlanması ve Suçların Önlenmesi” başlığı altında şu ifade ve ilkelere yer vermektedir; “Özellikle uyuşturucu kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan suçlar Avrupa kentlerinde öyle bir noktaya yükselmiştir ki, kent toplumundaki politik, kamusal ve profesyonel oluşumların zihinlerini birinci derecede meşgul etmektedir.”

    Ayrıca, mahremiyet ve dokunulmazlığının garanti edildiği, sağlıklı, satın alınabilir, yeterli konut stokunun sağlanması; toplu taşım, özel arabalar, yayalar ve bisikletliler gibi tüm yol kullanıcıları arasında, birbirinin hareket kabiliyetini ve dolaşım özgürlüğünü kısıtlamayan uyumlu bir düzenin sağlanması, hususlarını kentlilerin vazgeçilmez hakları olarak belirlemiştir.

    Güvenlik herkesin endişesidir. Bir yerleşim; orada yaşayanların güvenliği garanti edilmeden, terör ve suç korkusu azaltılmadan, gerçek anlamda “yerleşim” olma hakkını elde edemez. Bu açıdan baktığımızda dünya büyük şehirlerinin çoğu yerleşim yeri olarak adlandırılacak standartta değildir. Öyleyse bir şeylerin yapılması gerektiği veya bir şeyleri eksik yaptığımız gerçeği ortaya çıkıyor.

    2. Kentlerde Güvenlik Sorununun Temel Sebepleri;

    a. Nüfus artış hızı ile alınan güvenlik tedbirleri hızının eşitsizliği;
    Kentlerin nüfusları çok hızlı artmaktadır. Buna mukabil güvenlik politikası yavaş işlemektedir. Personel sayısı yavaş artmakta, teknolojik tedbirler ayrılan ödenek ile sınırlı kalmaktadır. Birleşmiş Milletlere göre polis başına düşecek ideal kişi sayısı 220 dir. Bu halihazırda İtalya'da 214, Rusya'da 177, Portekiz'de 220 ve Türkiye'de 211(Bloomberg) (bazı kaynaklarda 400) civarıdır. Bu sayı hızlı nüfus artışına uğrayan kentlerde dengelenmelidir ki, suç ve suçlularla mücadele etkin bir şekilde sürdürülsün.

    b.Aşırı göç, plansız ve hızlı kentleşme:
    Aşırı göçle yaşanan hızlı kentleşme sonucu toplumda sosyal denge bozulmakta, değişik kültür gruplarından bir araya gelen insanlar arasında kültürel çatışmalar yaşanmakta ve toplumun sosyal denetim gücü yok olmaktadır. Kente gelen ilk nesil yoksul olmakla beraber belli bir kültür seviyesine sahiptiler ve bir sorun yaşamadılar. Çünkü bunlar kırsalın öz kültürüne sahip, bulabildiği bir lokma ekmeğe şükredebilecek kadar da beklentileri düşük bir nesildi. Ama zaman geçtikçe yeni nesilde atalarının bu anlayışı kaybolmuş, istekler ve ihtiyaçlar artmış, tam bir tüketim toplumu haline gelinmiştir. Bu durum da insan ihtiyaçlarının sonsuzluğu gereği, para ihtiyacını artırmış, kazanmak için her yolun mubah olduğu anlayışını ve sonuçta suçları doğurmuştur. Çünkü normal çalışma temposu içerisinde kazanılan para, ihtiyaçları karşılamaya yetmemiş ve dolayısıyla insanoğlu gayrimeşru yoldan para kazanma peşine düşmüştür. Bu şekilde kimi terör örgütlerinin, kimi uyuşturucu kartellerinin ve kimi de fuhuş çetelerinin ağına düşmüşlerdir.

    c. Yoksulluk/Yoksunluk
    Göçle gelenlerin ikinci nesli, anne-babalarının aksine kentte doğmuş, kırsalın o zorlu yoksulluğunu ve imkânsızlığını yaşamamış kitledir. Dolayısıyla imkânlarını köylerindeki imkânlarla karşılaştıramamış, etrafındaki elit tabakanın yaşam standartlarını gözlemlemiştir. Aradaki uçurumu gördükçe öfkelenmiş, öfkesi nefrete dönüşmüştür. Nefret ise onu suça itmeye başlamıştır.

    Asıl öfke patlaması ise gerek ikinci nesil içinde var olan ve daha çok üçüncü nesilde bulunan yoksunlarda görülmektedir. Çünkü bunlar gerek ekonomik yönden gerekse eğitim yönünden daha iyi durumdadırlar. Yoksulluk kıskacını önemli oranda kırmayı başarabilmiş bu nesil bu sefer bir başka acımasız kıskaçta bulmuştur kendini. Adına “Yoksunluk” denilen bu kıskaç tahammül edilebilir gibi değildir. Yoksunluk, izole olmuşluk, yalnızlaşmışlık ve sınırlılık duygusudur. Kendilerini izole edilmiş, küçük düşürülmüş ve sınırlandırılmış görmektedirler. Seneler geçmesine rağmen kentin kendilerini kabullenmediği duygusuna ve yalnızlığa kapılmışlardır. Yalnızlık ise insanları başka yollara sevk etmiştir.(Alkol, uyuşturucu, fuhuş, kumar vb.). Sonuçta içinde yaşadıkları topluma öfke, kin ve nefret duymaya başlamışlardır. Bu da onları terör militanlığına ve suç işlemeye açık hale getirmiştir.

    ç. Kontrol yetersizliği:
    Kent güvenliğini, hem kentlerde işlenen suçların, hem de kentin fiziki varlığına ve kentliye karşı işlenen suçların önlenmesi ve ortadan kaldırılması olarak algılamak doğru bir yaklaşımdır. Bu anlamda terör, cinayet, yaralama, gasp, hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaç ve rüşvet gibi suçların yanında; gecekondu yapımı, kaçak inşaat, kaçak mal satmak, çevrenin kirletilmesi, çeşitli ihtiyaç maddelerinin sağlıksız ya da pahalı olarak halka sunulması, kamunun kullanımına ayrılmış alanların izinsiz olarak işgal edilmesi, merdiven altı üretimler, sahte içkiler, fason üretimler ve benzeri eylem ve işler de kent güvenliğini tehdit eden unsurlar arasında yer almaktadırlar. Çünkü bu tür üretimler terör örgütlerinin himayesinde işletilmekte ve bu örgütlerin finansmanında kullanılmaktadır. Bunlar da ancak etkin denetimle ve güçlü devlet olgusuyla giderilecek sorunlardır.

    d. Kentsel altyapı yetersizliği:
    Kentsel altyapı eksikliği güvenliği ilgilendiren bir başka sorun alanıdır. Yetersiz altyapı hem sağlığı tehdit etmekte hem özellikle aydınlatma başta olmak üzere caydırıcı etkiyi ortadan kaldırmaktadır. Yolların, parkların planlanması güvenlik açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu gibi yerler, hem iyi aydınlatılmış hem de gözden uzak olmayan mekânlar olarak tasarlanmaları gerekmektedir. Ki şehirlerde bu gibi yerler genelde gözden ırak yerler olarak planlanmıştır. Bu durum da suç işlenen yerleri ıssız alanlara çekmektedir. Dolayısıyla şehir dışında planlanan bu gibi yerler gece aydınlatılmalı, güvenlik kameraları, sabit ve seyyar emniyet güçleri ile kontrol altına alınmalıdır. Teröristlerin eylemlerini genellikle karanlık, gözden uzak ve kamera sisteminin olmadığı alanlarda yaptığı düşünülürse bu konunun önemi daha da artmaktadır.

    e. Aile değerlerinin kaybolması:
    Aileler artık çocukları üzerindeki kontrollerini kaybetmeye başlamıştır hatta kaybetmiştir. Kentleşme ve sanayileşme arttıkça oluşan iş koşulları ve yoğun bir yaşam tarzının ortaya çıkması gibi nedenlerle aile bağları gittikçe zayıflamaktadır. Aile çocuğun gelişiminde ve toplumsallaşmasında en önemli işlevlere sahip kurumlardan biridir. İlk terbiyeyi ve sosyalleşmeyi burada almaktadır. Fakat bağların zayıflaması çocukların arkadaş çevresine daha fazla değer vermesine neden olmaktadır. Kimi zaman bu durum çocukların duygusal travma yaşamasına ve çevresindeki suçlu alt kültürden daha fazla etkilenmesine neden olmaktadır. Sonuçta suç işlemeye hazır bir gençlik yetişmektedir ki, o gençlik yaptığı eylemlerin suç olduğu bilincinde bile değildir. Hal böyle olunca kayıp nesiller serisi başlamakta ve toplumun temeline sağlam dinamitler yerleştirilmiş olmaktadır. Çocuk aileden çok mensup olduğu arkadaş çevresi ve gruplara önem vermeye başladığından, artık kontrol edilmesi güç bir hale gelmiştir. Dolayısıyla bütün zararlı oluşumlara açıktır.

    f. Kayıtsızlık:
    Kentte yaşayan pek çok birey suçla ilgili kanunlardan, yasal haklarından ve ceza- adalet sistemiyle ilgili süreçlerden habersizdirler. Sağlıksız bir kentleşme süreci sonucunda kente uyum sağlayamayan bireyler, kentli olmanın bilincinden uzak olabilir. Kentli kimliğinin farkında olmayan bireyler kentte yaşanan diğer olaylar ve insanlara karşı kayıtsız bir tutum içerisine girebilir. Yaşanılan olaylara tepkisiz kalınması, kentlerde işlenen suç oranlarını artıran bir rol oynayabilmektedir. Bana ne lazımcılık artmakta, aman şahit olmayalım duygusu gelişmektedir. Tabi bunda adalet sisteminin ve emniyet güçlerinin de hataları vardır. Şahit olan bir kişiye suçlu muamelesi yaparsanız bir daha şahit bulamazsınız. Veya şahidi suç işleyenin önüne atarsanız yine şahit bulamazsınız. Suçu işleyenin veya teröristin şahitten önce karakoldan çıkarılmasını sağlarsanız kimseye şahitlik yaptıramazsınız. Bu konuda kanun koyucuların çok hassas kararlar alması ve emniyet güçlerinin ise eğitilmesi gerekmektedir.

    g. Adaletsizlik;
    Adaletsizlik duygusu ve bu duygunun sonucunda oluşan intikam hissi suçun işlenmesine neden olan en önemli güdülerden biridir. Kendisine veya yakınlarına yönelik bir suçun veya hatalı bir davranışın adil bir şekilde cezalandırılmadığını düşünen birey bu gibi durumlarda adaleti kendisi tesis etmek isteyebilir. Veya başka adaletçiler arar. (Örn. Mafya benzeri oluşumları devreye sokar). Bu ise suç ve suçluların faaliyetlerini içinden çıkılmaz bir hale sokar. Şu unutulmamalıdır, adaletin bittiği yerde mafya doğar.

    ğ. Zayıf Devlet ve Yönetim Anlayışı:
    Kanunların ve düzenlemelerin doğru dürüst uygulanmadığını gören ya da keyfi uygulamaların varlığına şahit olan bireyler bu durumda kanunları ihlal etmekte bir sakınca görmeyebilir. Nasıl olsa ceza almam düşüncesiyle rahatlıkla her türlü suçu işler veya terör faaliyetine katılır. Benzer biçimde bazı hizmetlerde yaşanan aksaklıklar, düzen ve disiplinin sağlanmasında yaşanan zorluklar kentteki suç oranını artıran faktörlerdir. En tehlikelisi ise yetkileri elinden alınmış güvenlik güçleridir. Bu güçlerle hiçbir suç önlenemez, terörle mücadele edilemez ve suçlu yakalanamaz. Hatta emniyet güçleri kendilerini ve ailelerini koruyamaz hale gelir ki bu da sözün bittiği yerdir.

    h. Suç Korkusu:
    Suç korkusu toplumun bütün kesimlerindeki bireyleri etkiler. İşlenen suçlar karşısında duyarsız kalınabilir. İtiraftan kaçınılır. Korku, suç işlemeyi önleyen gizli etkenlerden biridir. Korku kimi durumlarda bireylerin bir suçu resmi makamlara iletmesine de engel olabilir. Bu korku hem mahalle baskısından, hem de güvenlik kuvvetlerinden göreceği kötü muamelelerden kaynaklanabilir. Suçun mağdurları veya tanıkları olayla ilgili sessiz kalması konusunda suçlular tarafından tehdit edilebilir. Bu durum toplumu tamamen tepkisiz bir toplum haline getirir. Halk bu seviyeye gelmeden, gerek kanun koyucular gerekse emniyet güçleri gerekli tedbirleri almalıdır.

    ı. Yeteneksizlik/Yetersiz Güvenlik Teknolojileri:
    Emniyet güçleri güncel teknolojiyi yakalayamazlar ise teröristle, suç ve suçlularla mücadele etkin bir şekilde yürütülemez. Çünkü suç işleyenler en son teknolojiyi hızla kullanmakta ve değiştirerek tekrar kullanmaktadırlar. Emniyet güçlerinin bu hıza ayak uydurması gerekir. Aksi durumda önleyici suç tedbirlerini yürütemezler. Tabi bu hıza ayak uyduracak bilgili, tecrübeli ve mesleği ile özdeşleşmiş personellere ihtiyaç vardır. Yani işi ehline vermek gerekir. Torpillerle yapılan güvenlik gücü atamaları ile hiçbir hedefe varamazsınız. Bu eksikliği hisseden suçlular işlerini korkmadan ve kolaylıkla yapacaklardır. Ayrıca güçlü bir kanun ile donatılmak, emniyet güçlerinin olmazsa olmazlarıdır. Teröristi kanunlara uygun şekilde etkisiz hale getiren güvenlik güçlerini yargılarsanız, onu bir daha terörist veya suçlu peşine gönderemezsiniz.

    i. Terör Örgütlerinin Faaliyetleri:
    Terör örgütleri ses getiren eylemler yapma peşinde koşarlar. Bunun için ise en ideal ortam kalabalıkların oluşturduğu kentlerdir. Burada hem kendilerine müzahir gruplar bularak barınırlar, hem kolay eylem yaparlar ve hem de eylemden sonra kolay kayıplara karışırlar. Bu nedenle terör örgütlerinin istihbarat birimleri tarafından çok sıkı takip edilmeleri gerekir.
    Terör örgütleri kentlerin güvenlik analizlerini çok iyi yapmaktadırlar. Zayıf gördükleri kentlerde derhal örgütlenerek, ses getirici eylemlere imza atarlar. Dolayısıyla yöneticilerin bu örgütlere karşı, güçlü emniyet tedbirlerine sahip olunduğu izlenimini vermeleri gerekmektedir. İzlenim burada mecazi anlamda kullanılmış olup, güvenlik tedbirleri zaten en üst seviyede olmalıdır. Bu şekilde örgütlerin kente gelme cesaretleri kırılacak, gelseler bile eylem yapamadan, halk desteği bulamadan ve barınamadan kentten ayrılacaklardır.
    Terör örgütlerine karşı halkı ve özellikle gençliği bilinçlendirici broşür, seminer ve paneller düzenlenmeli böylece halk eğitilmelidir. Halk teröristi ihbar edecek gücü kendinde bulmalıdır ki emniyet güçlerine haber verebilsin. Şu kesindir; halk gücü olmadan terör ve suçlularla mücadele edilemez. İstediğiniz kadar polis istihdam edin, eğer halktan size bilgi gelmiyor ise hepimize geçmiş olsun.

    3. Kent Güvenliğinin Sağlanmasına Yönelik Esaslar:
    Kent güvenliğinin sağlanmasına yönelik diğer ülke uygulamaları ve edinilen tecrübeler ışığında çeşitli öneriler ve esaslar geliştirilmiştir. Bu öneriler ve esasların uygulanması çağdaş bir güvenlik anlayışını beraberinde getirecektir. Yerel yöneticilerin dikkate almasının uygun olacağı bu esaslardan bizce önemli olanları aşağıdadır.

    a. İlgili birimler tarafından geliştirilecek olan güvenlik ve suç önleme stratejileri, alınacak fiziki ve psikolojik önlemlere, kanuni yaptırımlara ve halk desteğine dayandırılmalı ve uygulanabilir olmamalıdır.

    b. Suçun çok çeşitli sebepleri vardır. Dolayısıyla ileri sürülecek çözümler de buna göre çeşitlendirilmeli ve kurumlar arası koordinasyonu sağlanmalıdır. Güvenlik güçleri daima terörist ve suçlulardan bir adım önde olmalı ve önde düşünmelidir.

    c. Yerel düzeyde, halkı ve diğer kurumları emniyet olgusuna dahil etmek, istihbarat akışını hızlandırmak ve paylaşmak ve etkili güvenlik tedbirlerini süratle hayata geçirmek için Vali/Kaymakam, Belediye Başkanları, resmi görevliler, Polis-Jandarma kuvvetleri, hukukçular, sosyal danışmanlar, muhtarlar ve sivil toplum örgütlerinin işbirliği yapmasını sağlayacak Kent Güvenlik Koordinasyon Merkezleri (Örn; İstanbul Güvenlik Koordinasyon Merkezi) oluşturulmalıdır. Bu merkezler Vali veya Kaymakam başkanlığında aylık veya üç aylık toplantılarla kentin güvenlik sorunları ve alınacak önlemleri belirlemelidir. (Eskiden buna benzer EMASYA toplantıları yapılırdı fakat 2010 tarihinde kaldırılmıştır). İçişleri Bakanlığı ve kanun koyucular emniyet ile ilgili hususların ana esaslarını belirleyip yayınlamalı, ayrıntıları bu merkezlere bırakmalıdır. Bu merkezler ile emniyet sorumluluğu halka yayılmış olacağından, halkın olayları daha ciddiye alması sağlanmış olacaktır.

    ç. Bu merkezler suçun sebeplerini, şimdiye kadar yürütülen mücadelelerin etkilerini ve gelecekte izlenecek yolları daha iyi saptayabilecektir. Aynı zamanda cezasını çeken suçlunun, cezasını çektikten sonra toplumsal hayata uyumunu sağlayacak, topluma faydalı bir birey olmasını sağlayacak tedbirlerin alınmasını ve aynı zamanda mağdurun haklarının da tazmin edilmesini sağlayacak süreçlerin oluşturulmasını ve hayata geçirilmesini takip edecek şekilde yetkilendirilmelidir..

    d. Her kent bu merkez vasıtasıyla kendi yerel güvenlik politikasını geliştirmelidir. Bu politikada aşağıdaki hususlar bulunmalıdır.
    - Kentin güncel, kapsamlı istatistiki suç verilerini içermeli ve alınacak güvenlik tedbirlerini ortaya koymalıdır.
    - Kentin hassas noktalarını, teröre ve suça müzahir grupları ve bunlara karşı alınacak önleyici tedbirleri içermelidir
    - Uygulanacak yerel güvenlik politikaları ilçe ilçe ortaya konmalıdır ve ilçe merkezlerine bildirilmelidir. İlçe merkezleri de bu esaslar dahilinde kendi politikalarını geliştirmelisir.
    - Yetki karmaşasını ortadan kaldıracak net bilgiler olmalıdır. Hangi sokak, cadde, mahalle, köy kimin ( Polis, Jandarma) sorumluluk alanındadır, net şekilde belirtilmelidir.
    - Detaylı suç istatistikleri politikada özellikle yer almalıdır. Bu istatistiklerde suçun işlendiği zaman, mekan, grup, bölge, cadde, sokak, kim tarafından işlendiği gibi hususlar belirtilmiş olmalıdır. Bu istatistiklere göre, sosyal danışmanlar ve eğitim danışmanlarının görüşleri politikada belirtilmeli ki güvenlik güçlerine yol gösterici olsun.
    - Güncel istihbarî bilgiler ve bu bilgiler doğrultusunda alınacak tedbirler bilmesi gereken prensibine göre ilgililere bildirilmelidir..
    - Bu merkez ve politika, yerel yönetimlere ve yerel güvenlik güçlerinin çalışmalarına temel ve kılavuz oluşturacaktır. Dolayısıyla daha etkin çalışma gücüne kavuşulmuş olunacaktır.

    e. Toplumun tüm fertlerinin suçun önlenmesi faaliyetlerine katılması;
    Terör örgütlerine katılmada ve suçun oluşumunda birinci derecede önemli olan etkenlerin başında; sosyal yabancılaşma, toplumdan soyutlanma ve özellikle, belli bir kültürle, aileyle, okulla veya toplumla bütünleşememiş olan gençler gelir. Bu tür gençlerin toplumdan soyutlanmaması yönünde atılacak adımlar, ileride potansiyel suçlu olacak çocukların doğru yolda ilerlemelerine yardımcı olabilir. Dolayısıyla bu tür gençlerin toplum içine çekilerek, aile şevkatine katılarak ve devlet desteği ile yaşadığı ortama yabancılaşması önlenmelidir. Burada devlet ve halk işbirliği çok önemlidir. Bu şekilde terör örgütlerinin veya adi suç örgütlerinin insan kaynağı önlenmiş olur.

    f. Emniyet Güçleri ve Halk İşbirliği
    Emniyet güçleri, güvenlik etkisini artırabilmek için; toplumun tüm bireyleri, sosyal topluluklar, kamu birimleriyle gerekli koordinasyonu oluşturarak, kent sakinleri ve temsilcileriyle, iyi bir iletişim ve güven geliştirmelidir. Zira halktan kopuk bir güvenlik politikası asla başarılı olamayacaktır. Halk desteğini arkasına almış güvenlik güçlerinin ise başaramayacağı bir görev yoktur.

    Bu koordinasyon ve diyalog için, ortak çalışmayla, yerel izleme birimleri oluşturulup, yeni yöntemler geliştirilmelidir. Ne zaman, nerede, nasıl ve ne yapmak sorularına cevap vererek güvenlik politikaları geliştirilmelidir. Bunlar; özellikle belli yer ve zamanlarda devriyelerin gezmesi; gençleri hedefleyen eğitime yönelik çabalar; hukuk otoritelerinin görüşlerinin dikkate alınması; kamu kurumlarının ve kent sakinlerinin hırsızlığı önleyici tedbirler geliştirmesi, özellikle sitelerde özel güvenlik istihdamı, yapıların yeni teknolojilerle korunması ve mahallelerde devriye bulundurulması, kişisel koruyucu tedbirler gibi konularda uyarılması; özel güvenlik güçlerinin faaliyetlerinin desteklenmesi ve sosyal servis ve benzeri kuruluşlara gelen telefon ve şikâyetlerin ciddiyetle anında takibi ve sonuçlandırılması gibi önlemleri de kapsamalıdır.

    g. Uyuşturucu ile mücadele politikalarının geliştirilmesi ve etkin bir şekilde uygulanması:
    Uyuşturucu bağımlılığı, suçun oluşumuna yol açan çeşitli etkenleri içerir; zaten kendisi de bir suç olan bu alışkanlık, uyuşturucu trafiği de dâhil olmak üzere, tek tek kişilerin uyuşturucuyu elde etmeye yönelik tüm eylemlerini kapsar. Uyuşturucu satıcılarının yakalanması, uzman polislerin ve hukuk otoritelerinin görevi olmasına karşın, toplum da uyuşturucu talebini en aza indirmek için gerekli tedbirleri almak zorundadır.
    Sağlık ve sosyal servis danışmanlarıyla ortak çalışacak uzman bir birim, yapacağı ön araştırma veya durum tespitinin yanı sıra, özellikle okul içi ve dışında gençlere yönelik uyarı programlarıyla söz konusu çalışmalara katkıda bulunur. Torbacı denen kişilerin yakalanması için güven ortamı oluşturulmalı ve bu kişilere adım attırılmamalıdır.
    Kişilerle tek tek irtibata geçebilen ilgili personel, kamu çalışanları, öğretmenler, gençlik danışmanları ve sosyal danışmanların eğitimine, bunun yanı sıra, şırıngaların ve uyuşturucu muadili diğer ilaçların satışında özel koşulların getirilmesine özen gösterilmelidir. Özellikle okul önlerinde ikaz-ihbar tedbirlerini geliştirici düzenlemeler yapılmalıdır.

    ğ. Suçların tekrarını önleyici tedbirler ve hapis;
    Cezaevi tecrübesi, sabıkalının yeniden suç işlemesine engel olmadığından, hapis cezası, sadece çok ciddi suçlar söz konusu olduğunda gündeme gelmelidir. Şu an hapishanelerde hükümlü konacak yer kalmamış durumdadır. Her önümüze çıkanı hapse atarsak, hapsin caydırıcılığını da ortadan kaldırmış oluruz. Oysa hapis insanlar için önemli bir caydırıcı unsurdur.
    Toplumun kanuna aykırı herhangi bir harekete, anında sistematik biçimde cevap verebilmesi için alternatif cezalandırma sistemlerinin geliştirilmesi gerekir; böylece, suçluyu topluma olabildiğince çabuk geri kazandırmak ve oluşabilecek suçları engellemek hedeflenir.
    Cezaevlerine alternatif olarak, suçluyu cezaevi dışında tarlada, arazide, kamu kurumlarında, camilerde kısacası topluma hizmet üreten yerlerde çalıştırmak; ayrıca, suçluların gözaltı ve savunma süreçlerini, suça maruz kalmış kişilerin zararlarının tazmini ile birlikte düşünmek, cezaevleri ve yerleşim birimleri arasında sıkı iletişim kurarak hükümlüleri daha hapisten çıkmadan topluma alıştırmak esas olmalıdır. (Örneğin: kültür etkinlikleri, eğitim faaliyetleri, sanatsal faaliyetler vb.)

    h. Mağdurların kollanması;
    Suçla karşılaşanlara yapılacak yardımlar, destek programlar ve buna paralel olarak suçlunun topluma kazandırılması çabası toplum için manevi bir görevdir. Tabi bu yardımlar insanları suça teşvik edici miktarda olmamalıdır.
    Bu tür yaklaşımlar, kamu veya toplum tarafından ortaklaşa oluşturulmalıdır. Mağdurlara gerekli destek ve rehberlik hizmetlerini sağlayacak özel birimlerle, emniyete ve mahkemelere yansıyan şikâyetlerin sürekli izlenerek ilgili bilgilerin anında iletilmesiyle, tanıklığı teşvik ve kolaylaştırıcı düzenlemelerle, mağdurlara destek sağlanmalıdır. Ayrıca mağduru özellikle organize suç örgütlerine karşı korumak güvenlik birimlerinin ve halkın birlikte çalışması ile mümkün olacaktır.

    ı. Önleyici suç faaliyetlerine öncelik verilmesi ve bu faaliyetlere yönelik ödeneklerin ayrılması
    Avrupa kentlerindeki yüksek suç oranı ve bu konudaki açıklar, genelde bu kentlerdeki yaşamın temel sorunları olmasına ve önleyici tedbirlerin kapsamlı bir biçimde tartışılmasına rağmen; yerel yönetimler henüz bu sorunlara gerekli mali kaynakları aktarmamaktadırlar.
    Aktarılacak fonlar; suçu önlemek üzere koordine edilmiş birimlere, yeni yöntem ve tekniklere, uyuşturucu karşıtı politikalar oluşturulmasına, suçun tekrarını engelleyecek programlara ayrılmalı, mağdurlara yardım ve cezaevlerine alternatif yaklaşımlar gibi çalışmalarda kullanılmalıdır.

    Yukarıda belirttiğimiz esaslar, yerel yöneticilere ışık tutacak ve güvenlik politikalarını geliştirirken göz önünde tutacakları hususlardır. Tabi bunlar geliştirilmeye açık ve daha da çoğaltılacak esaslardır. Çünkü her kentin kendine has özellikleri vardır. Dolayısıyla bu esaslar baz alınarak her kentin çağdaş güvenlik politikaları belirlenebilir ve uygulamaya sokulabilir. Tabi bu esasların uygulanması için güçlü, kendine güvenen, halkına güvenen, halkına güven vermiş yerel yöneticilerin olması gerekir.


    4. Sonuç:

    Sonuç olarak, yeterli tedbir alınmadığı takdirde kentler teröristlerin ve suçluların suç işleme cennetleri haline dönecektir. Kentlerin terör örgütlerine, suçlulara veya suça meyilli olanlara cehennem haline getirilmesi ise devletin yani güçlü kanunlarla desteklenmiş emniyet güçlerinin görevidir. Yukarıda belirttiğimiz gibi suç işlemeye imkan tanıyan bir çok faktör vardır. Önemli olan güçlü devlet yapısı içerisinde bu faktörlerin etkilerini en az seviyeye indirgemektir. Öbür türlü suç ve suçlularla mücadele cılız kalacak, neredeyse namuslular namuslu oldukları için suçlu hale gelecektir. Kısacası kentlerde devletin olmadığı, ayak basmadığı ve izlemediği küçük bir delik dahi olmamalıdır. Bunun için her türlü teknolojik imkan devreye sokulmalıdır.

    Avrupa Kentsel Şartı, kent güvenliğini asayiş sorunu temelinde ele almaktadır. Oysa kentsel güvenlik, “şehirde yaşayan bir bireyin ya da grubun, kentsel yaşamına dair tüm ihtiyaçlar ve ilişkiler ağını gerçekleştirirken, güvenliğinin sağlanabilmesi” demek olduğuna göre sadece asayiş olarak ele alınamaz. Kentte yaşayanların canlarına, mallarına, ırzlarına yönelik tehditler sadece terör örgütlerinden, sokak çetelerinden, uyuşturucu bağımlılarından veya suç işlemeye ve başkalarına zarar vermeye meyilli ruh yapısındaki kişilerden gelmemektedir. Bunun yanı sıra bizzat kentsel hizmet sunumları da mal ve can emniyeti konusunda önemli tehditler içermektedir. Örneğin açık unutulan bir rögar kapağı birden çok insanın can emniyetini tehdit eder. Dolayısıyla kentsel güvenliği topyekün alınacak tedbirlerle sağlamak esas olmalıdır.

    Mustafa AKIN
    (E) Albay
    Uluslararası İlişkiler Uzmanı