JANDARMA GENEL KOMUTANIDA İFADE VERDİ
Önceki Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel zamanında takipsizlik kararı verilen dava, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar döneminde tekrar açıldı”¦
millivicdan.org - MİT'e ait olduğu iddia edilen tırların durdurulması davasıyla ilgili olarak dönemin Jandarma Genel Komutanı (E) Org. Servet Yörük ile Kurmay Başkanı Korg. Osman Eker de Savcılığa çağrılarak ifade vermiş.
Adana'da, MİT'e ait olduğu iddia edilen TIR'ların Cumhuriyet Savcılığı talimatıyla jandarma tarafından durdurulması davasında önemli gelişmeler yaşandı. Önce Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderildi.
Ardından dönemin Jandarma İstihbarat Daire Başkanı olan ve halen Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın, dönemin Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve Jandarma Kriminal Daire Başkanı emekli Albay Burhanettin Cihangirlioğlu tutuklandı.
Odatv.com'dan Müyesser Yıldız'ın “O komutanlara operasyon neden şimdi yapıldı” başlıklı yazısında önemli ayrıntılar var. Yıldız, jandarma generallerinin tutuklanmasından önce dönemin Jandarma Genel Komutanı (E) Org. Servet Yörük ile Kurmay Başkanı Korg. Osman Eker'in de Savcılığa çağrılarak ifadelerinin alındığını yazdı.
Yıldız'ın yazısında gazeteci Mehmet Baransu'nun yasadışı dinlenmesi olayı sırasında İstanbul Jandarma Komutanı Celepoğlu'nun da adının geçtiği, açılan soruşturmada herkes ceza alırken özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen tarafından korunduğu ileri sürüldü. Sabah Gazetesi'nin “TIR'cı Komutana Paralel Koruma” başlıklı haberine atıfta bulunan Yıldız, gazete haberindeki şu iddiaya yazısında yer verdi:
“Tuğgeneralliğe terfi eden ve Adana'ya Jandarma Bölge Komutanı olarak atanan Celepoğlu'nun paralel yapının iki gözde generalinden biri olduğu ve gelecekte Jandarma Genel Komutanı olmayı hedeflediği belirtiliyor.”
Genelkurmay Başkanlığı bu habere tepki göstermiş ve Sabah Gazetesi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusunda, “TSK personeli arasında ciddi ayrışma ve güvensizlik ortamı oluşturulmaya çalışıldığı”¦ değerlendirilmektedir” denilmişti.
İlginçtir, Tuğg. Celepoğlu'na ”˜paralel' göndermesi yapan gazeteci Yıldız, “Paralelle hiçbir ilgisi olmayan” Tümg. İbrahim Aydın'ın tutuklanmasına ise Balyoz kurbanı silah arkadaşları dahil herkesin şaşırdığını, hatta “Dava sulandırılıyor mu?” sorularına yol açtığını kaydediyor.
Müyesser Yıldız yazısını şöyle bağlıyor:
“Celepoğlu başta olmak üzere bu tutuklamalar her anlamda tarihidir ve ya davanın kısa sürede bitirilmesine ya da İktidar-TSK arasında “yüksek gerilimin” yaşanmasına yol açabilecek nitelikte bir olaydır!..”
ERDOĞAN: BEDELİNİ AĞIR ÖDEYECEK
19 Ocak 2014'te Suriye'ye giden üç tır silah taşıdığı ihbarı üzerine Hatay'da durdurulunca Hükümet önce tırlarda silah olmadığını açıkladı. Üstelik kamuoyunda tırların İHH'nın topladığı yardımları götürdüğü algısı oluşturuldu. Ancak önce Aydınlık gazetesi sonra 29 Mayıs 2015 günü Cumhuriyet gazetesi “İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar” başlığıyla tırlardaki silahların fotoğraf ve görüntülerini yayınladı. Görüntülerde, ilaç kutularının altından çıkan havan topu mermileri ve diğer mühimmat açıkça görülüyordu.
Dava Cumhuriyet aleyhine açıldı ve gazetenin yöneticileri tutuklandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, haberin yayınlanmasından iki gün sonra TRT ekranından, “Biz zalim Esed'in eline bunları (Bayırbucak Türkmenleri) bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiye'nin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu” diye konuştu.
Can Dündar, 2 Haziran 2015 tarihinde Cumhuriyet'deki köşesinden Cumhurbaşkanına soru sorarak cevap verdi:
“Cumhuriyet'te haberin çıktığı 29 Mayıs günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kayseri'de Fransız Haber Ajansı'na “Yardım, Özgür Suriye Ordusu ve Suriye halkı içindi” dedi. Ertesi gün Ankara'daki mitingde, “O yardımlar Suriye Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu” diye düzeltti. Arada ne oldu da Başbakan fikir değiştirdi?
Silahlar Türkmenlere gidiyordu ise neden Türkmenlere yakın bir sınır kapısı yerine o dönem Nusra Cephesi'nin kontrolündeki Reyhanlı kapısı tercih edildi?
Adana Cumhuriyet Savcılığı “Gerçeği yansıtmayan, sahte görüntüler” yayımladığımız gerekçesiyle soruşturma açtı. Gerçek değilse neden devlet sırrını ifşadan soruşturma açıldı? Sırsa neden “sahte” denildi?”
“VARSA N'OLACAK YOKSA N'OLACAK!”
Rus jetinin düşürülmesinden sonra hükümet kanadı söylem değiştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan tırlarda silah olup olmadığı konusunda belirsiz ifadeler kullandı. Erdoğan, “O tırlar Bayırbucak Türkmenlerine yardım götürüyordu. Şimdi diyecekler ki ”˜Başbakan tırların içinde silah yoktu' diyordu”¦ Varsa ne olacak yoksa ne olacak. Oraya insani yardım götürüyoruz” diye konuştu.
ÇOK İLGİNÇ AYRINTILAR
MİT'e ait olduğu ileri sürülen TIR'ları durduran askerler hakkında da soruşturma yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili İrfan Fidan Can Dündar ve Erdem Gül'ün, ”devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” ve ”silahlı örgüte üye olmamakla birlikte bilerek veya isteyerek yardım etmek” suçlarından tutuklanmalarını talep etmişti.
Savcı İrfan Fidan jandarma generallerinin de tutuklanmasını talep etti. Fakat tutuklu jandarma generallerinin ifadesi önce “Selam Tevhid örgütüne kumpas” dosyasından alındı ancak tutuklama kararı “MİT tırları” soruşturması üzerinden verildi.
Önceki Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel zamanında takipsizlik kararı verilen dava, yeni Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar döneminde tekrar açıldı”¦
Jandarma karargahı Genelkurmay kanalıyla, üst düzey personeli aleyhine yayın yapan Sabah gazetesine dava açmışken şimdi aynı kapsamdaki davada en üst düzey komutanları dahi şüpheli konumuna düşürüldü.
Medyada ”˜paralel' iddiası gündeme getirilen Tuğg. Hamza Celepoğlu hakkında, “Silahlı Terör Örgütü Kurma veya Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” suçlarından dava açıldı. Ancak üstü durumundaki Tümg. İbrahim Aydın bu suçlamalara ek olarak ayrıca ”˜casusluk' iddiasıyla da yargılanacak.
Bu durumda gazeteci Müyesser Yıldız'ın yazdığı şekliyle İktidar-TSK arasında bir “yüksek gerilimin” mi sözkonusu? Bu dava jandarma üzerinden Suriye'ye silah gönderilmesine karşı çıktığı ileri sürülen Genelkurmay karargahına da uzanabilir mi?
OLAYLAR NASIL GELİŞTİ?
19 Ocak 2014'te Suriye'ye giden üç tır silah taşıdığı ihbarı üzerine Hatay'da, savcılık emriyle yapılan bir jandarma-polis operasyonuyla durduruldu.
Dönemin Hatay Valisi, araca refakat edenlerin MİT personeli olduğu ve araçların MİT'e ait olduğunu belirtilen talimat yazısıyla tır aranmadan yoluna devam etti. Yetkili Adana Savcısı Osman Şişman Kırıkhan'a gelince araçlar bu kez polislerce durduruldu. Savcı Şişman MİT'ten resmi yazı almak isteyince ortam gerildi.
Olaydan kısa bir süre önce Jandarma Genel Komutanlığı'nda toplantı yapılmış ve Suriye'ye silah kaçakçılığına karşı dikkatli olunması için bölge komutanlıklarına talimat verilmişti.
Sonuçta tırlar yoluna devam ederek Suriye'ye vardı. Ancak tırları durduran savcı, jandarma, polis hepsi soluğu cezaevinde aldı.
Hatay Valisi tarafından imzalı, “tırlar MİT'e aittir” yazısını Radikal'de yayınlayan muhabir Fatih Yağmur işsiz kaldı.
Hükümet önce tırlarda silah olmadığını açıkladı. Kamuoyunda tırların İHH'ya ait yardımları götürdüğü algısı oluşturuldu. Ancak önce Aydınlık gazetesi sonra 29 Mayıs 2015 günü Cumhuriyet gazetesi “İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar” başlığıyla tırlardaki silahların fotoğraf ve görüntülerini yayınladı. Görüntülerde, ilaç kutularının altından çıkan havan topu mermileri ve diğer mühimmat açıkça görülüyordu.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın devreye girmesiyle Savcı Şişman, sorumluluk alanını Adana Savcısı Aziz Takçı'ya devretti. Askeri savcılık, soruşturulan askerler için tırları durdurmanın casusluk suçu olmayacağını ifade ederek takipsizlik kararı verdi. Fakat sivil savcılık askerler hakkında tutuklama kararı çıkarttı.
Soruşturma kapsamında 55'i tutuklu (26'sı asker) toplam 122 şüpheli hakkında İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açıldı. Hazırlanan iddianame 9 Kasım'da kabul edildi.
Tutuklamaların nereye kadar uzanacağı şimdilik bilinmiyor!