INSAN NEY'DİR Kİ...
Neyin sesinde; alemi kuşatan "büyük bir sırrın hikmeti"vardır.Neyin sesinde; alemi kuşatan "büyük bir sırrın hikmeti"vardır ve sırrı tam anlamak için insan-ı kamil olmak şarttır..
millivicdan.org - Mevlana, mesnevisinin daha ilk beytinde;
"Dinle Ney'den/hikayet eder
Ayrılıklardan şikayet eder" der.
Ney, bataklıkta doğmuş büyümüş altı üstü bir kamıştır.
"Ayrılığı,acıyı,gurbeti nerden bilecek" diye okuyucuya sorar içten içe,
Sonrada lafı kendine getirir.
"Ney olan,ayrı olan,içi dağlanan,yardan ayrı kalan kendidir" aslında;
Sonra okuruyla muhabbete başlar maksadı,yanan yürek ateşini nefesle soğutmak, derdini bir sırdaşla paylaşmaktır.
"Kamışı,Ney yapan aşk"neyse,
Mevlanayı Kamil insan yapan Aşk da aynı aşktır.
Bu ortak noktadan çıkarak başlar anlatmaya;
O'na göre
"Her doğum, manevi alemden (bekaa sonsuzluk) maddi aleme
(fena geçici)hayata"geçiştir.
Bu aynı zamanda anavatandan (Ruhlar aleminden) gurbete bir yolculuktur.
Sevgiliden yani Allah'tan ve O'nun güzelliklerinde kopuştur.
Sevgilinin gözdesiyken sürgün yemek gibi görür;
"Aramak için ayrı düşmek lazımmış"der.
Boyun büker.
"Bir şeyin kıymetini bilmek için Ondan ayrılmadan başka yol yok"der okuyucusuna
ve sevgili "O'nu kendisinden geçici bir süre kasıtlı ayırmıştır ki, bakalım beni tekrar arayacak mı"
diye düşünür.
İşte bu süreci anlatır Mevlana Mesnevi'de.
Ney kamışlıktan,Ney'liğe insan ise cahillikten insan-ı kamilleğe ulaşmak için gönderilmişlerdir bu fani aleme.
Ha Ney,
Ha insan, İkiside kopmuş
Gelmiştir öz vanavatanından
Biri ayrı kalmış Rabbinden
Öbürü ayrı düşmüş
Bataklığından, toprağından
"İnsan ete kemiğe bürünmüş"
Hasan,Hüseyin,Ayşe/Fatmadiye görünmüş
Ney'de bataklığında,mutlu/mesut eşi dostuyla yaşarken
Onu da gelip kesmişler kökünden
Ağlamış/sızlamış ama kopmuştur bir defa yerinden.
Artık bildiğiniz sararmış,boğum boğum boğulmuş dokuz delikli kuru bir daldır.
İçini oyarlar kızgın mille,
Üzerine delikler açarlar dille.
Boğum,boğum,İşkenceden geçirirler elle...
O ise kamışlıkta geçirdiği eski mutlu günleri hiç yadından çıkarmaz.
Hep O mutlu günlere tekrar dönme hevesiyle yaşar.
İşte İnsanda hamdı.
Ruha beden giydirilip
Gurbete salındı
Ney gibi o da yandı...
Gün geldi iki dertli
Dünya denen gurbette karşılaştı.
İçi oyulmuş Ney
Acıklı bir ses çıkardı.
İnsana bu ses çok dokundu.
Bu seste ikisine de sevgiliyi hatırlatan
bir "şeyler"vardı.
İnsan bedeninde ki ruh bu sesi duyunca hasreti kabardı,sevgili olan Allahı hatırladı
O hatırladıkça sevgili ona on adım yaklaştı.
Şah damarına kadar vardı.
Kalbine oturdu
"Burası benim evim"dedi.
Orda kaldı.
"Alem"çıkanca aradan
Adem(insan) ile kaldı Yaradan.
Sonra Adem;
Hallaç oldu,
Mecnun oldu,
Yunus oldu.
Ney, hicran türküsü söyler.
Hep ayrılıktan şikayet eder.
Bu yüzden oyunda eğlencede üflenmez, söylenmez.
Neyin sesinde; alemi kuşatan "büyük bir sırrın hikmeti"vardır.
Dinleyen herkes bu sırdan bişeyler hisseder ama sırrı tam anlamak için insan-ı kamil olmak şarttır.
En büyük insanı Kamil de
Hz Muhammeddir (sav).
Miraç gecesi göğe yükseldiğinde
Yüce Yaratan
Alemlerin sırrının birazını
O'na hediye vermiştir.
Çıkış öyküsü şöyledir;
Peygamber efendimiz,
Miraçta Allahın güzelliğini,
Cemalini gördükten sonra ümmeti için tekrar dünyaya döner.
Lakin, içine düşen aşk ateşinin şiddetine dayanamaz,günden güne bu aşk yüreğini çoşturur ve bu sırrı biriyle paylaşmak ister.
Sırdaşı,Hz Ali'ye söyler.
Ali'den de kimseye söylememesi için söz alır.
Hz Ali'de aynı aşkla yanmaya başlar.
Aşkın şiddetine dayanamaz derdini gider "kör bir kuyu"ya anlatır.
Bir gün peygamber efendimiz ashabıyla gezerken rüzgar kulaklarına bu "sırları" fısıldar.
Sesi takip eder ve kör kuyuya kadar varır.
Bakar ki kuyunun içinde bir kamış rüzgar sallandırdıkça kendinden geçip bu sırrları mırıldanmaktadır.
Peygamberimiz,
Hz Aliyi çağırır ve sorar;
"Ya Ali ben senden söz almadım mı?" Der.
Hz Ali de özür diler ve
"Ey Allah'ın Resulu ben hiç bir insanoğluna söylemedim,sadece kör bir kuyuya derdimi döktüm" der.
İşte o günden beri kıyamete kadar,
Ney;bu sırları insana fısıldayacak ama İnsan-ı Kamil olmayan bu sırları anlamayacaktır...