HİKMETLİ HÜKÜMET VE HAKİM'LİK ÜZERİNE
Hakîm olan hakkı batıldan, adaleti zulümden, iyiyi kötüden, kalıcıyı geçiciden ve dostu düşmandan ayırandır.Yani hükûmet, hikmetli davranış gösteren demektir.
millivicdan.org - “Allah dilediğine hikmeti bahşeder ve kime hikmet verilmişse ona büyük bir hayır verilmiştir (Bakara 269).”
HÜKÛMET
Hükûmet, hüküm veren demektir, devletin icra organıdır. Geniş anlamıyla, bakanlar kurulu ve bakanlıklarda çalışanların bütününü ifade eder.
Hükûmet, halkın siyaset yapan bir parçasıdır, gücünü ve meşruiyetini halktan alır.
HAKİM ise Allah'ın esmasıdır. Hakîm, hakem, hüküm, hükûmet aynı kökten gelen kelimelerdir, hepsi de “hikmetli iş yapanlar” sınıfına dâhildir ( Bu da bizim duamız olsun).
Hükûmet kelimesini de aynı kaynaktan anlamlandırırsak;
Hükûmet; hikmetle hükmeden, hükmünde tam isabet kaydeden, doğru hüküm veren, her şeyi yerli yerince yapan ve yaptığı işi mükemmel ve kusursuz yapmaya çalışan olmalıdır.
Yani hükûmet, hikmetli davranış gösteren demektir.
Hükûmetin vereceği doğru hüküm; birden fazla ihtimalin birden çok akıl tarafından muhakeme edilerek en doğrusu olan teke bağlanması işlemidir; hikmetli hüküm.
ÖYLEYSE HİKMET NEDİR?
Hikmet; Allah içi kullanıldığında bir şeyi yeri yerince yaratmaktır. Kul için kullandığında bir şeyi yerli yerince tutmaktır.
Hikmetin zıddı zulümdür; bir şeyi yerinden etmektir.
O şey için Allah'ın yarattığı yer nasıl anlaşılır? Allah'ın gör dediği yerden bakarak.
Bu da vahiydir. Vahiy hikmettir. Vahyin terbiye ettiği bakış, hikmetli bakıştır.
Doğru hüküm vahiyle olur, hikmet kuranı tanımaktır.
Hakîm olan hakkı batıldan, adaleti zulümden, iyiyi kötüden, kalıcıyı geçiciden ve dostu düşmandan ayırandır.
Hikmet bir işi yaparken onu bir anlam ve amaçla yapmaktır.
Hikmetli hükûmet, aklını nefsinin eline değil, nefsi aklın eline verendir. Elbette aklı da imanın eline verecektir.
KISACA HİKMET; KUR'AN'I ANLAMAKTIR.
Hikmet sahibi hükûmet nasıl mı olur? Şöyle:
- İşleri muhkem,
- Davranışları isabetli,
- Tavrı hikmetli,
- Sanatı muhteşem,
- Sözleri sadık,
- Ahlakı güzel,
- Bakışı keskin,
- Görüşü sahih,
- Bilgisi gerçek olur.
Hikmet, Kur'an ayetlerinden yorumlar çıkartabilme kabiliyetidir.
HÜKÛMET HAKİKATİ ARAR
Allah El Hakk esmasıyla hakikattir, bizim de hakikat diye bir derdimizin olmasını emreder.
Hak veya hakikat, gerçek, doğru, adil ve sabit demektir; anlam ve amaçlılık yüklüdür.
Yönetici, başkan, idare eden veya edilen herkes, hakkı konuşmak istiyorsa, Kur'an'ı konuşmalıdır.
Hakikat sahibi bir hükûmet şu beş güvenliği sağlamakla mükelleftir:
1. Can güvenliği
2. Akıl güvenliği
3. Din güvenliği
4. Nesil güvenliği
5. Mal güvenliği
HÜKÛMET ADİL OLMALIDIR
İnsanın 2 yüzü vardır; Allah'a bakan yüzü tevhid, insana bakan yüzü adalettir.
Adalet bir kimseye hak ettiğini vermek, hak etmediğini vermemektir. Rabbimiz adaleti kullarına farz kılar, kendine de rahmeti farz kılar.
Yeryüzünde tek kalsanız, yine de adalete ihtiyacınız olacaktır.
Tüm adaletsizlikler emeğin üstünü çizer. Hükûmetten beklenilen en önemli tavır, kesinlikle adil olmasıdır.
Devletin dini imanı adalettir. Adalet yoksa devlet olmasına gerek yoktur. Din devletin şartı değildir ama adalet devletin şartıdır. Devlet küfürle değil zulümle yıkılır.
Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Kızdığınız insana karşı adil olunuz; sevdiğinize zaten adil olursunuz.
“ Vallahi çalan kızım Fatıma da olsa cezasını verirdim” diyen Nebiyullah gibi imtiyazsız ve adil bir topluma ulaşmak olmalıdır.
HÜKÛMET MEŞVERET YAPAR
Meşveret, şûra, istişare, müşavere kelimeleri aynı kökten gelmektedir ve “danışma”, “görüşüp anlaşma”, “konuşup bir karara varma” anlamına gelir. Meşveret İlâhî bir emirdir.
Yaratan ile yaratılanı ayıran, teklik ve çokluktur. Yaratan tasarrufunda tek ve bir, yaratılan tasarrufunda çok ve hep beraberdir. Bu yüzden iktidar etme yetkisinin tek kişiye verilmesi ilahi yasaya aykırıdır. Yaratılışa en uygun yönetim tarzı, şura-meşveret-ortak akılla yapılandır.
Yönetici, Tanrının yeryüzündeki gölgesi (zillullah fil-ard) değildir. Tanrının oğlu ve temsilcisi de değildir. Yönetici Allah'ın gölgesi olmaya kalkışınca kendi türünün başına bela olur. Ahlak, adalet olmaktan çıkar, itaat ahlakı olmaya başlar: Ulul Emre İtaat, devlete itaat, yani başkana itaat. Bu Allah'ın istediği bir yönetim biçimi değildir.
İki akıl bir akıldan hayırlı ise, yüzlerce akıl bir akıldan elbette hayırlı olur. İşte meşveret, bunca aklın bir araya gelmesinin adıdır.
HÜKÛMET ELİYET VE LİYAKATE DİKKAT EDER
“Emaneti ehline verin (Nisa 4/58).” Bu ayet 3 emri içerir.
1. Ey emanet dağıtanlar, emaneti ehline verin.
2. Ey emanete ehil olmayanlar, emaneti almaktan geri durun
3. Ey emanete ehil olanlar, emaneti almaktan kaçmayın,
Hükûmeti teşkil edecek bakanlar, kesinlikle o bakanlığı idare edecek ehliyet ve liyakatte olmalıdır.
Başbakan bakanlığı ehline verecek, ehil olmayan almayacak, ehil olan da görevden kaçmayacaktır .
Emanet, sorumluluğun her türlüsüdür. Rabbimiz sınırsız ve sorumsuz siyaset sineklerine yönetim ve yetki vermeyi men etmektedir; bizden olsun da çamurdan olsun düşüncesini reddetmekte, yük olanla yük alanı, yola yatanla yolu açanı ayırmamızı istemektedir.
HÜKUMET MERHAMETLİ OLMALIDIR
Rabbimizin kartvizitindeki iki esma Rahman ve Rahimdir: Özünde merhametli (Rahman), işinde merhametli (Rahim).
Allah kimdir? Sorusunun karşılığı; Rahmandır.
Allah'ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır (Araf 7/156) ve Allah rahmeti kendisine borç kılmıştır (Enam 6/12).
Merhametin ön kavramı olarak, sevgiyi emreder Rabbimiz: cennete gedemezsiniz iman etmedikçe. İman etmiş sayılmazsınız birbirinizi sevmedikçe.
HİKMET, İNSANIN MELİK OLAMAYACAĞINI ANLAMASIDIR
El Melik olan sadece Allah'tır. İnsan Melik olarak sınırlı yetenekle mutlak erk ve iktidar yetkisi kullanmaya kalkılırsa Tiranlaşır ve çıldırır.
Kendini kâinatın kralı sanır. Sınırsız iktidar kullanma hırsı onda, sınırsız bir ahlaksızlığa dönüşür. Arzusu kanundur. Bu onun başını döndürür. Her şeyi mülkü, herkesi böcek gibi görmeye başlar.
Bir devlette yapılması gereken en hayırlı iş, güç ve servet birikimini önlemektir. Ona akıl, vicdan ve iradeyi Kur'an merkezli öğretmek gerekir.
HİKMET, İNSANLARDAN ÖTEKİ YAPMAMAKTIR
İslam tenkit üzere değil, tebliğ üzeredir. Allah Resulü hiç tenkit etmemiş, hep tebliğ etmiştir. Rabbimiz de müşriklerin tanrılarına küfür edilmesini yasaklar; “Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah'a sövmesinler(Enam 6/108).”
Hükûmet insanlardan hiç kimseyi ötekileştirmez, çünkü öteki şeytandır. İnsan hemcinslerini ötekileştirmesin diye, Allah, iblisin şeytanlaşmasına izin vermiştir.
SONUÇ
Bugün ortak aklın öne alınacağı bir modele geçilmesi kaçınılmazdır. Yürütme erki artık bir kurul olmalıdır. Bu tarihten sonra, tek tek kişilerin otorite olmalarına geri dönülemez.
Son peygamber geldi ve otorite kişilerden ilkelere geçti.
Başkanın yanında O'na daima ve sadece doğruları söyleyecek, bir grup yetişmiş insan bulunmalı ve Başkan da, onlara itibar etmelidir.
Yine Allah Resulü, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer için: “Siz bir danışmada oy birliğine varırsanız, ben size aykırı hareket etmem.” demiştir.
Hz Ömer'e, “Seni kalıcımızla düzeltiriz” ve Osmanlı hünkârlarına “Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var” şeklinde dur diyecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır.
Öz olarak hükûmet kartvizitine 99 Esmayı yazmalı ve onunla bütünleşmelidir. 99 Esmanın sorumluluğunu taşımalı ve halka açık çek vererek kendilerini Esmai Hüsna'dan sınava çekmelerini talep etmelidir.
Bunu yaptığında;
- Bihakkın hükûmet olur, yani bilhak, yani hakkıyla hükûmet olur
- Adil hükûmet olur
- Ehil ve layık hükûmet olur
- Ortak aklın hükûmeti olur
- Merhametli hükûmet olur
Çok mu şey istedim? Cüret mi gösterdim? Cehlime veriniz.
Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah'ım.
Hayırlı pazarlar diliyorum.
Ankara, 21 Kasım 2015
Orhan Arslan