“Kürt çocukları Mektebin sağladığı hakikat ışığı ile medeniyet bahçesini seyretmekte, ilim ve marifet bahçesinin lezzetli meyvelerini tatmaktaydılar. Bu okulun kapatılması ile onlar tekrar umutsuzluk karanlıklarına düştüler. Sadık büyük bir unsur olan Kürtlerin sadakatları sarsıldı. Okul penceresi kapatıldığında böyle olursa, Hamidiye Alayları kapısını kapattığınızda olacakları siz düşünün!”
millivicdan.org - HAMİDİYE ALAYLARI ve AŞİRET MEKTEPLERİ
HAMİDİYE ALAYLARI
20 Haziran 1890'da Erzurum'da ilk Ermeni isyanının patlak vermesi üzerine Sultan Abdülhamid döneminde 1891'de çıkarılan 53 maddelik bir nizamnâmeyle, aşiret mensuplarından “Hamidiye Süvari Alayları” kurulur. Silahlandırılan bu alaylar, Ermeni ve sonraki dönemde de Rus saldırılarına karşı kullanılmıştır.
Söz konusu nizamnameye göre her alay 512 ila 1152 kişiden oluşacaktır. Her 4 alay 1 livâ sayılacaktır. Alaylar, birtakım ihtiyaçlarını (elbise, at ve eyer takımları) kendileri tedarik edecek; tüfek, cephane ve sancak gibi ihtiyaçlarını ise devlet karşılayacaktır. Alayların subay kadrosu öncelikle Süvari Mektebine (Aşiret Mektebi) alınan aşiret çocuklarından, onlar yeterli gelmezse bu ihtiyaç doğrudan aşiret temsilcilerinden karşılanacaktır.
Hamidiye Alaylarını kurma görevi Erzincan'daki 4. ordu komutanı Çerkez asıllı Müşir (Mareşal) Mehmet Zeki Paşa'ya verilmiştir. Alaylar ilk olarak iki etkin Kürt aşiretinden Millî (Mil) ve Zil (Silif) aşiretlerinden oluşturuldu. Mirliva rütbesi ile taltif edilerek Milli aşireti reisi İbrahim Bey'in emrinde 20, aynı rütbeyle Hayderan aşireti lideri Kör Hüseyin Paşa'nın (merkezi Patnos'tur) emrinde de 16 alay kuruldu. Alay sayısı zaman içinde artarak 1901 yılında 65'e ulaşmıştır. Tamamı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulan bu alayların 58'i Kürt aşiretlerinden, 4'ü Arap aşiretlerinden, 3'ü ise Karapapaklar'dan oluşturulmuştur. Bu 65 alaydan sadece 5'i (51-55'inci Alaylar) Suriye'deki 5. Orduya, geri kalan büyük çoğunluğu ise Erzincan'daki 4. Orduya bağlanmıştır.
Zeki Paşa, Hamidiye Süvari Alaylarının önde gelen aşiret reislerini ve liva kaymakamlarını Erzincan'a davet ederek Sultan Abdülhamid'in gönderdiği para, hediye ve nişanları takdim eder. Ayrıca Padişah, alayların komuta kademesini oluşturan aşiret ileri gelenlerini 1891'de Yıldız Sarayı'nda bir davette ağırlar ve “Kürtlerin babası” olduğunu söyler, onları paşalık unvan ve beratı ile onurlandırır. Doğrudan Sultan'dan güç alan Hamidiye Alayları gerilla taktikleriyle güçlü Çarlık ordusuna karşı cihan harbinde büyük başarılar elde etmişlerdir.
Abdülhamid'den sonra “Hamidiye Süvari Alayları”nın adı değiştirilerek “Aşiret Süvarî Alayları” yapıldı. İttihatçılar, daha sonraları alaydakilerin ordu saflarına katılmalarına karar verdiklerinde, bu duruma karşı bazı alaylar, 1920 senesine kadar yıllarca sürecek ayaklanmalarda bulunmuşlardır.
1915 yılında Rusya'da Niva dergisinde (No 7, s. 129) yayınlanan fotoğrafın alt yazısı: Kafkas Cephesinde teslim olan Osmanlı Subayları: Resmin ortasında bulunan (1) Resul Bey (Sancaktar Teğmen), Zilan aşireti reisi Hamidiye Alayı Paşası Eyüp Paşa'nın oğlu olup 1915 yılında, Eleşkirt Hamidiye alayı 4. Alay Kaymakamı Ahmet Paşa'nın oğlu (2) Mehmet Selim Bey (Miralay Zilanlı SELİM BEY) ile beraber Ruslara esir düşmüştür. Her ikisi de Rusya'nın Tiflis ve Erivan vilayetlerinde görevli olan Eyüp Paşa'nın kardeşi General Ali Eşref Şemşeddinof tarafından kurtarılmış ve köylerine dönerek aşiret alayındaki görevlerinin başına geçmişlerdir.
Zilanlı SELİM PAŞA (Mirliva); Erzurum vilayeti, Beyazıt sancağı, Eleşkirt kazası; Taahhüt edilen nefer-hayvan sayısı: 568; Gerçekleşen sayı: 350.
KEŞMEKEŞLİĞE KARŞI ŞAKİR PAŞA'NIN NİZAMNAMESİ
SEDARET YUKSEK MAKAMINA
N0:580 12 Rebiulahir 1315- 9.9.1897
”¦ aralarında da öteden beri babadan oğula irsen intikal etmiş düşmanlık ve zıddiyet vardır. Bu düşmanlık ve zıddiyet, zaman zaman hükmünü sürdürmektedir. Hatta aynı Aşiretin çeşitli kolları arasında da ferdi düşmanlıktan kaynaklı sorunlar görülmektedir. Mesela; Hayderani reislerinden Hüseyin Paşa takımı ile Hacı Temur ve Emin Paşa takımı; ve Zilanlı Aşireti reislerinden Eyüp Paşa takımı ile SELİM PAŞA takımı; ve diğerlerinde, bu şekilde aşiret reisleri arasında rakibini ortadan kaldırmaya yönelik düşmanlık ve mücadeleler olabilmektedir. Teşkilattan önce bir jandarma neferine itaata mecbur olan bir aşiret reisi, Alayların teşkilinden itibaren askeri amirler sınıfına dâhil olmakla kalmıyor, ayrıca yakınlarını da mülkiye hükümetinin tahakkümünden kurtarabildiği görülmektedir.
Not: MİRLİVA SELİM PAŞA, kayınpederimin dedesidir.
AŞİRET MEKTEPLERİ
Sultan Abdülhamid, yalnızca Hamidiye Alaylarını açmakla yetinmez. Onun hayata geçirdiği önemli projelerden biri de aşiret ileri gelenlerinin çocuklarının eğitim ihtiyacı için açmış olduğu Aşiret Mektepleridir. 21 Eylül 1892'de İstanbul'da açılan Aşiret Mekteplerine (Mekteb-i Aşiret-i Hümayun) Kürt, Arap ve Arnavut aşiret çocukları alınmıştır. Burada dinî ilimler, coğrafya, tarih, dil, edebiyat, sanat, fen ve askerî ilimler alanında tedrisat yapılmış, mektepten mezun olanların bir kısmı mülazım rütbesiyle Hamidiye Alaylarında görevlendirilmiş, esas çoğunluk ise daha üst eğitim kurumlarına (umumiyetle harbiye ve mülkiye mekteplerine) devam etmiştir.
Sultan Abdülhamid Han'ın, İstanbul'da açmış olduğu Aşiret Mektepleri İttihad-ı İslâm Projesinin bir parçasıdır.
Batılı büyük devletlere yeni bir müdahale alanının açılmaması için 1907'de bu mektepler liseye çevrilerek kapatılmış, talebeleri ise diğer okullara dağıtılmıştır.
Said Nursi, kapatılan Aşiret Mekteplerini ilim ve marifet bahçelerine açılmış küçük birer pencereye benzeterek bu konuda şu görüşleri ifade eder: “Kürt çocukları Mektebin sağladığı hakikat ışığı ile medeniyet bahçesini seyretmekte, ilim ve marifet bahçesinin lezzetli meyvelerini tatmaktaydılar. Bu okulun kapatılması ile onlar tekrar umutsuzluk karanlıklarına düştüler. Sadık büyük bir unsur olan Kürtlerin sadakatları sarsıldı. Okul penceresi kapatıldığında böyle olursa, Hamidiye Alayları kapısını kapattığınızda olacakları siz düşünün!”