DİLİN GÜCÜ, KELİMELERİN BÜYÜSÜ
"Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur.Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, bilemez.
millivicdan.org - Yrd. Doç. Dr. Zülfikar Özkan
“ Kullandığımız kelimeler, nasıl yaşayacağınızı belirler.”
İnsanoğlu, işittiği kelimelere kendi tecrübelerine, çevresine, inançlarına ve duyularına göre anlam veriyor. Her insan kendi özel kalıplarına göre karşısına çıkanları anlamlandırıyor.
Nasıl ki bir şehrin haritası bu şehrin yollarını, sokaklarını, gösterebilir, ama şehrin gerçek yönünü göstermezse bir şey hakkındaki yorumlarımız da objektif değildir. Bize özgüdür. Bu bakımdan iyi bir iletişim kurmak isteyen kimse, öncelikle karşısındaki kimsenin kelimelere verdiği anlamı bilmesi gerekir.
Yanlış anlamalar pek çok kavganın sebebidir. Biz olayları ve nesneleri farklı görüyor ve onlara farklı anlamlar yüklüyoruz.
Her insan günlük olayları farklı yorumlar ve bunlar hakkında farklı inançlara sahip olur. Kişi tek ve kendine özgüdür. İnsanlar olayın kendisinden çok, algıladıkları gerçeklere göre davranırlar.
Sıkça kullandığımız kelimelerin hem kendi, hem de karşımızdaki insanların hayat kalitesi üzerinde büyük etkisi vardır. Bu sebeple yanlış anlamalar fırsat vermemek için bir çok anlama gelen kelimeleri çok dikkatli kullanmalıyız.
Gündelik hayatta kullandığımız kelimelerin iç huzurumuz üzerinde büyük etkisi vardır. İletişimimizde hem başkalarıyla, hem de kendi kendimizle sıkça kullandığımız kelimelerin hayat kalitemiz üzerinde derin tesiri olduğu artık iyice anlaşılmıştır. Bu sebeple günün her saatinde, hatta her dakikasında içimizdeki içsel diyaloğun farkına varmalıyız. Farkına vardıktan sonra kendi kendimize söylediğimiz sözlerin içeriğini geliştirebiliriz.
Eğer iç huzuru ve sükûnete ulaşmak istiyorsak kelimelerimize doğru anlamlar yüklemeliyiz.
Hazrat Inayat Khan diyor ki: “Ruhu aydınlatan kelimeler mücevherlerden daha değerlidir.”
Beden sağlığımız için pozitif düşünmek zorundayız. Olumlu düşünceler vücudun direncini artırır. İnsanların hem bedenen hem de ruhen daha kuvvetli olmasını sağlar. Bir araştırmaya göre, ameliyata girmeden önce öleceğini düşünme hastalanma riskini artırıyor. Hatta ilaç prospektüsünde yazan yan etkileri okuma bile hastalanmaya sebep olabiliyor. Pozitif düşünce, konsantrasyonu artırıyor, stresi önlüyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Korku, endişe, kızgınlık, öfke, nefret gibi olumsuz duygular birçok hastalığın sebebi olan stresi artırarak beden sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Yapılan birçok araştırma, hastalıkların düşüncede başladığının altını çiziyor.
Şüphesiz düşünme de kelimelerle oluyor. Sağlıklı düşünmeye ancak anlamı net kelimelerle ulaşabiliriz.
İnsan düşündüğünü yaşıyor. Düşünce duyguya ve duygu da davranışa dönüşüyor. Düşünceler yıkıcı ise bunun doğal sonucu olarak davranışlar da yıkıcı oluyor. Keskin sirke önce küpüne zarar verir sonra çevresine. Olumsuz davranışlar, sanılanın aksine, % 90 oranında sahibine % 10 oranında da karşı tarafa zarar veriyor. İnsanlar olacağına inandıkları şeyleri mutlaka yaşıyorlar. “Düşündüğüm, korktuğum başıma geldi” şeklindeki sözler gerçeği yansıtıyor. Çünkü enerjiler kendilerine benzer nitelikteki enerjileri çekme eğilimindedir.
Bu bakımdan sözlerimizi dikkatli seçmeliyiz. Dr. David J. Schwartz diyor ki: “Bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar”
Kullandığımız kelimelerin ve zihnimizden geçen düşüncelerin sağlığımız üzerinde etkisi vardır. Zihnimiz bize karşı da çalışabilir, bizim için de çalışabilir. Nasıl çalışacağı bize kalmış bir şey. Sözlerimiz pozitif, basit ve net olursa zihnimiz bizim için çalışır. Bilinçaltımız, sürekli tekrarlanan kelimeleri bir emir gibi kabul edip uygular.
Kelimelerin gücü
Düşünce “sadece bir düşünce” değildir. Her düşünce ve duygu, bedendeki kimyasal habercilerin salgısını tetikler. Her düşüncenin iyi ve kötü fiziksel bir neticesi vardır. Öfke, ilgisizlik, kasvet ve kırgınlık duygu ve düşünceleri bağışıklık sistemini zayıflatır ve sağlığa zarar verir. Sevgi, merhamet, neşe, mizah ve benzeri düşünceler ise sağlığı güçlendirir.
Sağlıklı olmak için aklımızdan geçen düşüncelere ve kullandığımız kelimelere, para kazanmaktan daha çok dikkat etmeliyiz. Kelimeler ve düşünceler enerjidir. Enerjimizi değiştirmek için düşünce ve kelimelerimizi değiştirmeliyiz. Düşünceler bizim pozitif veya negatif yakıtımızdır. Bizi güçlendirebilir de zayıflatabilir de. Düşünceler ve cümleler motorumuzun çalışmasını sağlayan benzin gibidir. Kirli benzin sistemimizi tıkar ve hasta olmamıza sebep olur. Bu sebeple kendimizi pozitif düşünce ve pozitif kelimeler ve pozitif enerjiyle doldurmalıyız.
Kullandığınız sözler sizi yıpratabilir de zenginleştirebilir de. Hatta yanlış anlamalar yüzünden düşman bile kazanmanıza sebep olabilir. Türkiye'de ve dünyada boşanmaların temel sebebi de farklı anlama ve farklı anlatmadır.
Dil, konuşma, anlaşma, iletişim, düşünme ve kültür oluşturmak için vardır. Dil kusurlu olursa bunların hepsi kusurlu olur.
Yüksek bilinçli mutlu insanlar, akılarını ve vücutlarını tam ve doğru olarak kullandıkları gibi, dillerini de tam ve doğru olarak kullanırlar. Bu yöntemle ruhsal gelişmelerini hızlandırabilir, kendilerini daha iyi hissedebilir ve daha mutlu olabilirler.
Stresli olduğumuz zamanlarda zihnimizdeki negatif düşüncelerin ve söylediğimiz olumsuz sözlerin sayısında artış olur. Korku, panik, intikam alma, öldürme, bir yakınının vefatı gibi negatif düşünceler aklımıza gelir. Negatif düşünceler artarken sevgi, şefkat, yardımseverlik gibi pozitif düşünceler azalır. Başka bir ifadeyle gergin haldeyken dilimizde olumsuz sözler dolaşır. O zaman karşımızdaki insanlar da bizi genellikle yanlış anlarlar.
Birisi bize iyilik yapmışsa pozitif düşüncelerimiz ve sözlerimiz, kötülük yapmışsa negatif düşüncelerimiz ve sözlerimiz artar. Bu iyilik dil ile de olur. Kullandığımız dille başkalarının pozitif veya negatif düşünce üretmesine sebep olabiliriz. Bu sebeple nasıl bir dil kullandığımızın farkında olmalıyız.
Özellikle kendimize ve başkalarına sorduğumuz sorular çok önemlidir.
Sorularla zihnimizin ilgisini, güçlendirici düşüncelere yöneltebiliriz. “Nasıl daha sağlıklı olabilirim?” sorusu “Neden sık hasta oluyorum?” sorusundan çok daha fazla iyileştiricidir.
Olumsuz bir dil kullandığımız zaman, olumsuz düşünce ve ruhsal durumların zihnimize yerleşmesine sebep oluruz. Her olumsuz dil kullanmada bu düşünceler giderek daha fazla kök salar. Bu süreçte insanlardan çabuk alınır ve çabuk kırılırız. Enerji seviyemiz de giderek düşer.
Bu ortamda olumsuz düşünceler artarak kendini gösterirler. “Neden mutsuzum?”, “Nerede yanlış yaptım?”, “Bunun sonu nereye varacak?” gibi”¦
Karşımızdaki insana sorduğumuz “Ne istiyorsun?” sorusu onu, kaynaklarına, çözüme ve arzuladığı sonuçlara götürür. “Problem nedir?” sorusu ise mevcut durumdaki yanlışlığa dikkat çeker. Sorunu da çözmez.
Geçmişte yaşadığımız duygular birbirlerine dil aracılığıyla sıkıca bağlanırlar. En ufak bir kelime veya söz ile geçmişteki acılar tetiklenir ve onları tekrar yaşarız.
Zamanla ruhumuzun derinliklerinde acı verici kalıplar, tortular oluşur. Duyduğumuz kırıcı bir söz veya güvensizlik hissi, yaşadığımız benzer duyguları ve hatıraları canlandırır. Bu sözler kendileri gibi can acıtıcı hatıraları canlandırır ve onları da zincirleme harekete geçerek diğer olumsuz duyguları tetikler.
Sözlerin tetiklemesiyle öfke, tedirginlik, hayal kırıklığı, kıskançlık ve nefret bir araya toplanıp bir acı yumağı oluşturur. Bu sebeple geçmişin bugün üzerinde büyük etkisi vardır. Bir kez duygusal olarak sendelememiz diğerlerinin de ortaya çıkmasına sebep olur. Tüm bunlar bir araya geldiklerinde en ufak bir sarsıntıyı bile fırtınaya dönüştürebilirler (Mark Williams, Farkındalık, İstanbul, 2015).
İşte dilin gücü”¦
Kendimizi zenginleştirmek için iç konuşmalarımızın pozitif olması gerekir. Bir düşünceyi içimizde beşten fazla tekrarladığımız zaman beynimiz onun gerçek olduğunu sanır. O düşünceyi gerçek olarak algılar. Bu sebeple iç konuşmamıza da dikkat etmeliyiz. Olumsuz iç konuşmaları kafamızın içinde tekrarlamamalıyız.
Sürekli telkinle bir kişinin bilinç altına bir takım inançlar ve duygular yerleştirebiliriz. “Bir adama kırk gün deli dersen deli olur” atasözü bu gerçeği dile getirir.
Kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz ve sözlerimiz bedenimizi etkiler. Zihin ile beden aynı sistemin parçalarıdır. Kendimizle konuşmamız sağlığımızı etkiler. Size ne kadar kötü hissettiğinizi söyleyen bir iç ses sizi hasta eder, çökertir. Bağışıklık sistemimiz iç diyaloğumuza kulak kabartır .
Konfüçyüs'e, “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız ilk olarak ne yapardınız?” diye sormuşlar.
Büyük düşünür bu soruya şu karşılığı vermiş:
“Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım ”
Dinleyenlerin meraklı bakışları karşısında sözlerine şöyle devam etmiş:
"Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur.Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir ...”
Anlamak sevmektir. Anadığımız insanlara düşmanlık besleyemeyiz. Bütün düşmanlıkların altında yanlış anlamalar vardır. Düşmanlıkları yok etmenin yollarından biri de kelimelere ortak anlamları vermekten ve yanlış anlamaları ortadan kaldırmaktan geçer.