BOP'TAN SONRA BAP BAŞLAR MI?
“Devlet; akıllı, uslu bendeler (köleler) ister”.
millivicdan.org -
Mebus, sefir-i kebir ve aynı zamanda usta edebiyatçı Yahya Kemal (1884-1958), bizim gibi toplumlarda neşv ü nema bulan “gelenekçi devlet anlayışı” için der ki:
“Devlet; akıllı, uslu bendeler (köleler) ister”.
Yahya Kemal'in serdettiği bu fikirden hareketle, iç ve dış siyaseti takip etmeye çalışan birisi olarak ben de şu hükmü ileri sürmek istiyorum:
“Ebed Müddet Devlet” anlayışı, asrımızda artık “şirket-devlet” anlayışına yerini bıraktı. Devlet, artık “kutlu”, “ulu”, “egemen” değil; tahsisatı ve masraflarıyla, borç ve alacaklarıyla bir “şirket” olarak görülüyor.
Ancak, “şirket devlet” anlayışı da “bende” yani “köle” zihniyetiyle mevcudiyetini devam ettiriyor.
Modern dünyada; küresel akıl, “göstermelik” demokrasileri besliyor, medyada halka “coşkulu kahramanlar” gösteriyor, güç merkezlerine ise, “Uslu iktidarlar isterim” diyor.
Cumhuriyet tarihinde, devletteki değişimin miladı, “28 Şubat” hesaplaşması ile başlayan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eksenli süreçti.
Bu sürecin, Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN Bey'in, ABD ziyaretiyle birlikte, “Demokrasilerde Deli Petrolar” döneminin renkli siması Trump ile ikinci perdesini aralayarak BAP'a (Büyük Asya Projesi)'ne kontrollü şekilde evrileceğini düşünüyorum.
Batı, kendi ülke ve vatandaşına AB çerçevesinde bir HUZUR ADASI tahsis etmiş olmasına rağmen, dünyayı kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirme siyasetinde, imtiyazlı hissedarı oldukları “ABD A.Ş.”ni joker olarak kullanmaktadır.
BOP gibi projeleri hayata geçirmenin yolu, yeniden ayar verdikleri İslam coğrafyalarda, “ABD A.Ş.”nin şubelerini ihdas etmekten geçmektedir.
Bu vahameti Putin daha iyi görmüş olacak ki: ABD ziyaret öncesi Putin “Allah'ın sözlerini hatırlayınız, siz düşmandınız ama Allah sizin gönüllerinizi barıştırdı ve sizi dost yaptı” ayetiyle İslâm âlemine Kur'an dersi verdi”¦
Aslında İslam Coğrafyasının gediği bu günleri 1990'lı yılların sonlarına doğru, ABD'deki “think tank” (düşünce) kuruluşlarının çalışmalarında görüyoruz.
O vakitler, bir Antalya uçağı ile yolculukta okumuş olduğum, çok zeki ve aynı zamanda çok da unutkan bir dostum ve yanında arkadaşıyla Konyaaltı sohbetinde ülke ve bölgeye ait muhtemel hadiseleri şöyle sıralamıştım:
1- Refah Partisi içerisinden “ılımlı” bir gurubun koparılacak ve Türkiye'de iktidar değişimi yaşanacak.
2- Sırasıyla Irak, Libya, Suriye'nin ve İran'ın parçalanacak.
3- Türkiye, ABD ile restleşecek.
4- Türkiye'de, bir gecede “vatan haini” diye 5-10 bin kişi öldürülecek. (15 Temmuz 2016'da bu hadise, Türk polisinin ferasetiyle ucuz atlatılmıştır). (Uyarı Notu: Aynı mihrakların iç uzantıları Suriye'deki DEAŞ'lıları cezaevlerine diğer mahkumların yanına koyarak bunu yapmak isteyebilecekleri konusunda da bir uyarı yapmış olayım). (E.Ö).
Bu coğrafya ve bu ülkede, yukarıda sıralanan hadisatın hepsi sırasıyla yaşanmıştır, yaşanmaya da devam edecektir görünüyor.
Ülkeye, son çeyrek yüzyılda yön veren aklın karakteri, çok büyük ihtimal ile “I. ONE MÜNİT” çıkışıyla 2T (Tayyip Bey ve Türkiye) üzerinden gerçekleştirilemez ise hazırlanmış yeni versiyonları üzerinden , Ortadoğu'da oluşturulan sosyolojik evrim, “II. DEMOKRASİ ONE MÜNİT” benzeri bir çıkış ile BAP (Büyük Asya Projesi) üzerinden Kafkasya'ya taşınacaktır.
Bunun ipuçlarını, “Perinçek ”“ Eymür” gibi içerideki güç merkezlerinin kapışmasından görebiliyoruz.
Kısaca ABD ziyareti, AK Parti'nin 2007'ye kadar “Eymür - Öneş” akıl merkeziyle ve F.Gülen ittifakıyla devam eden sürecin, Dolmabahçe “sır görüşmesi” ardından, 2009'dan beri Tayyip Bey'in AK Parti kurucu aklıyla ayrışarak “Perinçek ”“ Bahçeli” kulvarında yürüyüşü yavaş yavaş sona erecektir diye düşünüyorum.
Bütün bunlar, ülkenin 30-90 günlük süreçte, tarihi ve olağanüstü süreçleri yaşayacağının açık işaretleridir.
Sonuçta biz, akıl ve vicdan sahipleri; çocukluğumuzdan beri “devlet sırrı”, “beka”, “Liderimin bir bildiği vardır”, “O benim adıma düşünür” garabetinden kendimizi kurtarmak “tam demokrasi ve hukukun üstünlüğüne” yönelmek zorundayız.
ALLAH yaratırken hürriyetini vermiş, “ben” ve “sen” olmuşuz.
O halde, sorgula! Düşünüp ve çıkış yolu ara,
Aklımızı ve vicdanımızı kullanmamakta neden hâlâ ısrar ediyoruz?
Niyazi Mısrî'nin dediği gibi ”¦
Dermân aradım derdime, derdim bana dermân imiş
Bürhân aradım aslıma, aslım bana bürhân imiş.
Demek zorunda kalacağımız günler yakındır”¦
O yakın günde ya akıl vicdan sahipleri bu milletin kaderine hüküm edecek yada yine avuç içine alınmış adamlar üzerinden BOP ile Ortadoğu'yu(Batı Asya'yı) karıştıranalar BAP ile Atayurt Kafkasya'yı (Doğu Asya'yı) karıştırmaya devam edecek.