ALPERENCE BİR DURUŞ ILE REMELCE YÜRÜYÜŞ
“Ey Müslüman! bu yürüyüşü iyi öğren. Bu yürüyüşün seyr-ü seferi uzundur..Bu yürüyüşün sudan ucuz düzmece masallarla seni yem etmek isteyen emperyalist düzene karşı, hilal coğrafyasında senden imdat bekleyen nice İsmaillerin bekleyişine koşmaktır..
millivicdan.org - Remelce Yürümek
Bedenen yapılan ibadetlerimizin genelinde simge ya da semboller kullanılır. Namazda: kıyam, rükû, secde; hacda: say, tavaf, vakfe gibi. Bu semboller eşliğinde yapılan ibadetlerle aslında verilmek istenen bir mesaj vardır. Bu mesajda beden dili kullanılarak verilmektedir. Mesela hac menasiklerinden “sa'y” konumuzla alakalıdır. Bu “sa'y” ibadeti yapılış amacıyla mazluma imdat olmayı simgeler. Hikâyesi malumdur ki Hacer validemizin oğlu İsmail efendimizin sıcakta kavrulan dudaklarına bir damla su bulabilmesi içindi. Yani mazlum ve muhtaç olan ismaile “yettim” diyerek çare olabilmesi içindi. İşte bu gidiş gelişin bir simgesidir bugün yapılan “sa'y” ibadeti. Ve bu ibadet içerisinde ise “remel yürüyüşü” esastır: dosta güven olan düşmana korku salan yürüyüştür.
İşte bu yürüyüşün bizlere o kadar çok mesajı vardır ki adeta her birini haykırırcasına anlatmak istemektedir:
“Ey Müslüman! bu yürüyüşü iyi öğren. Bu yürüyüşün seyr-ü seferi uzundur. Yedi sayı ve iki tepe arasında sınırlı değildir artık. Bu yürüyüşün dünyayı kan gölüne çeviren hayvan nefisli kapitalist düzene karşı olmalıdır. Bu yürüyüşün sudan ucuz düzmece masallarla seni yem etmek isteyen emperyalist düzene karşıdır.
Bu yürüyüşün hilal coğrafyasında senden imdat bekleyen nice İsmaillerin bekleyişidir. Dünya mazlumlarına “yettim” diyerek serden geçmenin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş İslam beldelerine huzur olup şafakla doğma yürüyüşüdür. Bu yürüyüş İslam diyarlarını parsellemek isteyen şer odaklarına karşı ölüm olacak yürüyüştür.”
Kısaca yürüyüşümüz efendimizin “Ey Hamza yürüyüşün ölümü korkutuyor” buyurduğu gibi ölümleri korkutan yürüyüş olmalıdır.
Bugün sa'y yeri değişip Safa ve Merve tepeleri yerini Musul ve Kerkük'e bırakmıştır. Şam ve Bağdat'a bırakmıştır. Myanmar ve Bangladeş'e bırakmıştır. Doğu Türkistan ve Keşmir'e bırakmıştır. Dün Irak, Pakistan, Afganistan; bugün Suriye, Arakan, doğu Türkistan.
Bugün İsmailler Safa ve Merve tepeleri arasında değil de İslam coğrafyasına dağılmış durumdadır. Güneşin hararetinden değil barut ve mermi yarasından yanmaktadırlar. Issız iki tepe arasında kimsesizlikten değil şehirler içerisinde kalabalıklar arasında kavrulmaktadırlar. İsmaillerimiz çok. Tepelerimiz yüksek. Hacerlerimiz sessiz. Yürüyüşlerimiz durgun. Adımlarımız yorgun. Haykırışlarımız solgun durumda.
Aslında tam tersi olmak zorundadır. Bu “ELİFÇE OLUŞ-ALPERENCE DURUŞ- REMELCE YÜRÜYÜŞ” olmak zorundadır. Bizler yaptığımız ibadetlerimizi aslında aksiyona çeviren şuurlu Müslümanlar olmalıyız. Bu, ilimden amele; amelden harekete geçiştir. Bu geçiş ise tavrımızdan duruşumuza; duruşumuzdan yürüyüşümüze doğru akışımızdır. Çünkü bu milletin fıtratı imdat dileyene “yettim” ruhuyla şekillenmiştir. Tarihimiz, zalime eyvallahı, mazluma ise bahanesi olmayan bir medeniyetin şerefli sayfalarıyla doludur. İşte bizler bu kutlu medeniyetin varisleri ve erleriyiz.
Bizlere düşen oluşumuzu milli ve manevi temeller üzerinde “elifçe” oldurmak, tavrımızı ve duruşumuzu düşmana yavuz dosta yunus olarak “alperence” kılmak, vuruşumuzu ve akışımızı ise mazluma imdat zalime darbe olacak şekilde “remelce” eylemektir.
Bu hal çerçevesinde bir kimlik kazanıp meydan yerinde bir elde fikir kılıcı diğer elde iman meşalesi ile var olma günüdür. Yeter artık hilal coğrafyasının her gün şeytan ruhlu dişliler arasında yok olmaya mahkûm oluşu. Bu gidişata dur deme hatta haykırma günüdür. Artık devlet ve millet olarak siperlerden çıkıp savunmadan taarruzlara geçme günüdür. Remelce yürüyüşün akışını görme günüdür.