ALLAH'I DUALARINIZLA ZORLAYAMAZSINIZ...
Şimdi siz değişime direndiğiniz halde gök kapılarının size açılacağını, Allah'ı dualarınızla zorlayacağınızı mı sanıyorsunuz ?
millivicdan.org - İnsanlık tarihi her dönem için oturmuş hakim yapıya karşı, itiraz eden insanların mücadeleleri ile doludur. Özünde, kurulu düzeneğin, insanlar arasında adaletin gerçekleşmesi önünde yapısal bir engel olarak durduğu gerçeğine itirazlar yapılmaktadır.
Bu insanlar; kimi zaman peygamber, kimi zaman bir filozof, kimi zaman bir halk kahramanı şeklinde tarih sahnesinde yerini almıştır. Ama bir gerçek vardır ki oda mevcut durumun değiştirilmesi ile ilgili mücadele verdikleridir.
Şimdi işin ilginç yanı şu; toplumlara öğretilen bu insanlar, kitaplarda fikirleri ve mücadeleleri anlatılırken, toplumun bunlarla ilişki kuramaması çok enteresandır.
Bunların mücadelelerini anlamak, mevcut durumun adaletsiz biçimde yaşamlarını etkileyen yapıların değişmesi için, hareket etmeme tutarsızlığının nedeni ne olabilir?
İnsanların yaşam kaliteleri süreklilik arz eden bir düşüklük içinde olduğu halde, bunların nedenlerinin ortadan kalkması için ortak paydada neden buluşamıyorlar?
Kibir, bencillik ve enaniyet duyguları, fırsatçılık ve çıkar ilişkileri, herhalde bu birlikte hareket etmenin önünde en büyük engel. Çünkü olumsuzlukların nedeni yine insandır. Kurumlar, yasalar bu insanın yüreğinden süzen kurallar manzumesi ile topluma adalet dağıtır.
Değişim sürekliliği, hem doğanın hem de doğanın bir parçası olan insan için kaçınılmazdır. Kıyamete akan bu evrilme sürecinde, insan iki yönlü evriliyor. Eğriyse doğrulabiliyor, doğruysa eğrilebiliyor. Bu ikisi arasındaki geçişkenlik hayat boyu devam eden bir süreçtir.
Bu değişim sürecindeki gerçekliğin ana aktörü olan insan, toplumsal değişiminde merkezindedir. O halde toplumsal şikayetlere dönmüş sorunların değişimi yine insan merkezli olmak zorundadır.
Doğada konulmuş yasaların, insan hayatı ve toplum hayatı açısından da örneklik teşkil edecek benzerlikler vardır. Zaten medeniyetleri inşa eden insan, doğanın kendisine sunduğu hakikatlerin kaynağından beslenmiştir.
Değişimi istiyoruz ama değişime direniyoruz.
Şikayet ediyoruz, ama değiştirmek için ayağa kalkmıyoruz.
Adaletli ol diyoruz, ama adil olmuyoruz...
Sorunun kaynağı biziz. Sorunları oluşturan biz insanlarız. Çatışmacı, uzlaşmasız yönlerimizi cilalayan kibir, enaniyet çıkar ilişkilerimizdir. Bunun dindarı da dinsizi de, kapitalisti de sosyalisti de insan olarak bu yönleri ile ayrışmışlardır. İnsan, bu yönlerini törpülediğinde, onların yerini barışçıl, üretken, paylaşımcı, hoş görülü yönü alacaktır.
Yer yüzünde hiç bir varlık insan gibi gelecek korkusu, endişesi ile kazandıklarını istif etmiyor. İnsan biriktirerek kendisini garantiye aldığını zannediyor. Oysa varlığı sadece bir kaç dakikalık nefes alamayışı ile sınırlı...
Değişim istiyoruz, ama bu işi Allah yapsın diyoruz. Onu dualarımızla arzularımızın gerçekleşmesine zorluyoruz.
Allah bizim için hazırda bekleyen bir emir eri mi (haşa)?
Oysa o; temel bireysel ve toplumsal değişim yasasının bileşkesi olan ”˜' Bir millet kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirecek değildir'' Rad 11
Şimdi siz değişime direndiğiniz halde gök kapılarının size açılacağını, Allah'ı dualarınızla zorlayacağınızı mı sanıyorsunuz ?
Acı bir örnekle sözümüzü bitirelim;
Bu ülkede faizin olmasını isteyen % 99 Müslümanlarıdır. Nereden çıkardınız bunu diyebilirsiniz. Müslümanlara iftira atıyorsunuz diyebilirsiniz. Müslümanlar olarak faize karşıyız diyebilirsiniz.
Biz de size şu ayeti hatırlatırız; Ey inananlar, ne diye yapmayacağınız şeyi söylersiniz?( saff süresi 2)
Müslümanlar diliyle durumlarından şikayet ediyor, ameliyle şikayet ettiklerini yaşamlarına hakim kılıyor.
Allah'ı dualarınızla zorlayamazsınız...
Selam ve dua ile...