AKİF'TE IRK, KAVİM, MİLLET, ÜMMET, CEMAAT VE CEMİYET GİBİ KAVRAMLARIN TEMELLERİ
Milliyeti ayaklar altına alarak İstiklal Marşı'nın ruhunu ve sözlerinin arkasındaki davayı anlamak ve yaşatmak mümkün değildir.
millivicdan.org - Aslında Mehmet Akif'i tanımadan, bilmeden, yazdıklarını okumadan saldırıyorlar.
İçerden ve dışarıdan bu saldırı”¦
Zira bin yıllık mayanın ortak vicdanı ve sesidir o.
O vahdetin kalemi, iman atlasımızın son devrindeki nişanemizdir o.
“Yok musun ey adl-i İlahi” diye haykıran da odur.
“Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir” diyen de o.
Ondaki millet kavramı tam da şu mısralarda mündemiçtir.
“Ya Rab bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi
Senden daha bir emr-i sükun inmeyecek mi
Her an ediyorsun bizi makhur-i celalin
Kurban olayım nerde senin, nerde cemalin
Sendense eğer çektiğimiz bunca devahi
Kimden kime feryad edelim söyle ilahi
Le-yüsele binlerce sual olsa da kurban
İnsan bu muammalara dehşetle nigehban
Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet
Mekrinle mi ya Rab sanıyor kendine devlet”
İstibdada şiddetle karşı çıkan Akif'e göre millet, bir şahsa esir olan yığınlar değil Hakka adanmış bir milliyettir. O milliyeti temsil eden, yaşatan cemiyettir.
Akif'te cemiyet, cemaat, ümmet, millet, kavim, ırk, Türkmen, Kürt, Çerkez, Arap, Arnavut şiirlerinde tam da yerinde ve ağyarına mani, efradını cami biçimde kullanılmıştır.
Bugün bir takım kalemşorlar oradan ya da buradan aldıkları taktikler veya kuru bilgilerle Akif'i kendilerince değerlendirmektedirler.
Irk tabirini yanlış kullanmışmış da”¦ Veya Demirtaş'ın söylediği gibi İstiklal Marşında ırkçılık yapmış da”¦
Savunmaya çalışanlar da abesle iştigal ediyorlar.
Akif'in güya hatalarını çıkaran sözüm ona Osmanlı olma fehmindeki fesliler gibi davranıyorlar.
Onun davasını bilmeden yargılıyorlar.
Ondaki istibdad karşıtlığını başkaca temsil eden aydınımız aslında pek azdır. Üç beş kuruş verince zangoçluğuna başlayan ve sahibinin sesi olan yarı aydınlardan ne kadar da farklı ve temellidir.
Geçici bir eleştiri, bir zaaf değildir onun istibdada karşı olması. İdeoloçyasının icabıdır.
“Yıkıldın gittin amma ey mülevves devri istibdad
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yad
Diyor ecdadımız makberlerinden ey sefil ahfad
Niçin binlerce masum öldürürken her gelen cellad
Huruş etmezdi mezbuhane olsun kimseden feryad
”¦
O birkaç hayma halkından cihangirane bir devlet
Çıkarmış bir zaman dünyayı lerzan eylemiş millet
Zaman gelsin de görsün böyle dünyalar kadar zillet
Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet
Bu bir ibrettir amma olmıyaydık böyle bir ibret”
Sayın Demirtaş eğer Türkiye partisi yapmak istiyorsa partisini, her şeyden evvel bütün anayasalardan bile daha çok ve sağlam ortak paydamız olmuş, bir toplumsal mukavele olmuş İstiklal Marşımızın ruhunu anlamalı ve onu yazan şahsı tanımalıdır.
Acaba Akif'in tırnağı kadar halkçı, toplumcu, istibdada, tek adam yönetimine karşı bütün solu toplasan bir âdem çıkmış mıdır düşünce hayatımızda? Düşünce hayatımızda ve son devir siyaset tarihimizde”¦
İstiklal Marşımızda geçen “ırkıma yok izmihlal” ifadesini vezin kalıbına uydurmak için yazdığını iddia edenler de Akif'i hiç tanımıyorlar.
Akif, aruza o kadar vakıftır ki onun Türkçesi o kadar zengin ve geniş bir kültür ve medeniyet coğrafyasına uzanır ki, ırkıma yerine kullanabileceği binlerce kelime vardır. Yani Akif sırf vezin tutsun diye böyle bir kelimeye sarılmış değildir.
Millete dese de kalıp tutmaktadır, başka yüzlerce kelimeye müracaat etse de”¦
Dolayısıyla ırk kavramını bilerek ve yerinde kullanmıştır.
Kavmime yok izmihlal de demez. Zira onun ümmet, kavim, cemaat, cemiyet, millet gibi kavramları kullanmasında bir zafiyet yoktur.
Ayrıca Akif Veteriner Hekimdir ve genetik ilmine vakıftır.
Avrupa'da tıp ve genetikte sayısız buluşlar, olağanüstü gelişmeler söz konusudur. İkinci dünya savaşına doğru yaşanan süreçte Avrupa'da zuhur eden ırkçılık ve faşizm dalgaları belki bu evvelki genetik araştırmalardan yararlanmıştır ama o müzikten ve resimden bile yola çıkmasını zaten bilen sancılı hareketlerdir.
Özellikle Avrupa emperyalistleri başta da İngilizlerin peşi sıra geç kalmış nasyonalist üstü şizofren akımlar emperyalist emellerini ve dünyayı paylaşım planlarını bu İngiliz kıskançlığı üzerine kurgulamışlardır. Alman nazizmi gibi”¦
Akif'in ırka yüklediği kavram ümmet ile de millet ile de açıklanamaz.
O bir tarihselcilik ve ecdada dair bir genetopik karakterden yani ıradan bahsetmektedir. Mayanın bilimsel açılımıdır yani.
İnsanı ve davranışlarını belirleyen ıraya dikkat çekmektedir. Bu davranış kodları da hem genotipik hem fenotipik olarak kromozomlarda yer almaktadır. Bu geniş bir akvamı ilgilendiren kodlar aslında Büyük Doğu'nun kavimlerinin birçoğunda ortak davranışlardır.
İzmihlal buna bir göndermedir. Başka bir yerde de ırkına çek diye öğüt verirken bu davranış kodları işaret edilmektedir.
Vefakârlık, fedakarlık, merhamet, adalet duygusu, emaneti ehline verme, emanete hıyanet etmeme, mertlik, cengaverlik, kanaatkarlık, tevekkül, sabır, hürmet, aşk, irfan, sadakat vb kavramlarla açıklanabilen Şarkın Allah'a adanmış ve özellikle de son Osmanlı toplumsal yapısının temellerini oluşturan bütün akvam bu dairenin içinde değerlendirilmektedir.
Bakınız, Süleymaniye Kürsüsünde şiirinde nasıl açıklıyor bu mevzuyu:
“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize
Fikri kavmiyeti şeytan mı sokan beyninize
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı
Aynı milliyetin altında tutan İslam'ı
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir
Arnavutlukla Araplıkla bu millet yürümez
Son siyasetse bu hiç böyle siyaset yürümez
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan
Siz bu davada iken yoksa iyazen billah
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah
Diye dursun atalar: kala içerden alınır
Yok ki hiçbir işiten Millet-i merhume sağır
Bir diğer mahvedilen devlet-i islamiyye
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye
Girmeden tefrike bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”
Bir aile efradı olarak yaratmış Yaradan derken işte bu ana ve babadan gelen genlerin tarih içinde dominant karakterine vurgu yapılmaktadır. Yani bu kadar ecnebi, bu kadar emperyaylist ve bu medeniyyet adı verilen tek dişi kalmış canavarın inhisarındaki birçok kavmi bünyesinde barındıran büyük birlik zamanında hem de daha yakın geçmişte müthiş bir adanmışlıkla yeryüzünde bir şeyi bir saadet iklimini temsil ediyorlardı. Ne oldu da bu biyolojik bünye bozuldu. Bunu sadece ekonomik faktörlerle, sadece dindarlıkla da açıklamaya kalkmamaktadır şair.
Burada biyolojik bir çözülme de söz konusudur. Sosyal psikolojinin ülkemizdeki en yetkin temsilcisi (rahmetli Erol Güngör hocamızın da arkadaşı) Yılmaz Özakpınar, bir milletin davranış kodlarının özeti olan sosyal psikolojiyi de bazılarının sandığı gibi ruhi ve manevi şeylerle açıklamaz. Psikoloji biyolojik bir sahadır ve sosyal psikolojinin de toplumun organik hayatı ile ilgili tarafları bulunmaktadır.
Bu sebeple Akif bu ilme muttali olarak millet, ümmet, cemaat, cemiyet, kavim, akvam, ahvad, efrad, ecnebi, ecdad, vb. kavramları yerinde kullanmaya özen göstermiştir.
Demirtaş, Irk değil izmihlal üstünde durmalıydı
Dün bu köşede Sayın Demirtaş'ın İstiklal Marşı'na karşı cahilane çıkışını mevzu ederken, ona karşı da bir takım yazılar yazmaya kalkanların hali pür melali üstüne değerlendirmeye başlamıştık.
Öncelikle şunu ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, Akif'in milliyet mefhumu üzerinde çalışmadan, onu idrak etmeden yapılan saldırıları göğüslemeye imkân bulunmamaktadır.
İstiklal Marşına karşı çıkanlara karşı konuşanların, bu marşın ruhunu ve toplumsal mukavele olarak milletimizin sosyal psikolojisindeki harç olma vasfını çok iyi idrak etmiş olmak icap eder.
Milliyeti ayaklar altına alarak İstiklal Marşı'nın ruhunu ve sözlerinin arkasındaki davayı anlamak ve yaşatmak mümkün değildir.
“Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz”
Bu mısraların müellifi Akif'i ümmeti sadece siyaset malzemesi olarak kullananların anlaması mümkün değildir.
Milliyet o halde nedir?
Milliyet her kültür ve medeniyet coğrafyasında değişen esneyebilen bir kavramdır. Her kavmin, her topluluğun, her ümmetin, ya da bir siyasi birlik yani devlet içindeki halkın taşıdığı veya temsil ettiği milliyet farklı farklı temellere ve güce sahiptir.
Bizim milliyetimiz birçok faktörü içinde barındırır. Mümkün olabilen en büyük birliği ve onun maddi ve manevi değerlerini, yaşama ve yaşatma iradesini temsil eder. Irk birliği, soy birliği, kültür birliği, siyasi birlik, ortak yaşama iradesi, din birliği, ülkü birliği, tarihsel birlik yani mazide meydana getirdiği federasyonlar veya konfederasyonlar ve daha birçok şey”¦
Bazı topluluklar bunlardan bazıları hatta sadece bir tanesine sahip olabilirler.
Ama meydana getirdiği siyasi birlik yani devlet ve pax-Ottomanica gibi bir arada yaşatma cehdi ve kabiliyeti bizim milliyetimizi en ”˜flexible' kılmıştır.
“Ki dinlemezseniz elbette mahvolur millet
Sizin felaketiniz: tarumar olan “vahdet”
”¦
O halde vahdete hail ne varsa çiğneyiniz
Bu ayrılık da neden? Bir değil mi her şeyiniz?
Ne fırka herzesi lazım, ne derd-i kavmiyet
Bizim diyanete sığmaz sekiz dokuz millet
..
Görünce fesli atılmak tasarlayıp bıçağı
Görünce şapkalı sinmek değiştirip sokağı
”¦
Nasılmış anlayınız iddiayı kavmiyet
Ne yolda mahvoluyormuş bakın ki millet”
Kavmiyetçilik, belki bugün ırkçılık karşılığı kullanılmaktadır. Akif kavmiyetçiliğe şiddetle karşıdır ve bunun milliyetimizle de bir alakası yoktur. Milliyetimiz yani onun cevheri olan vahdet kavmiyetçilikleri sadece kişinin kavmini sevmekle kınanamaz ilahi hükmünce ”˜tolere' edebilir. Kavmiyetçiliğe böylesi bir sınırlılık içinde bakmak belki toplumların gelişmesinde katkı sunabilir. Ama büyük birliği, vahdeti ortadan kaldıracak bir kavmiyetçilik emperyalizmin ekmeğine yağ sürmekten ve ona çalışmaktan başka bir şey değildir.
Akif, bugün sözde kendi davasının savunucularına da ders vermektedir
Ona göre mazideki ihtişama bakıp o miras üstünde tepinmek doğru bir davranış değildir.
Yani bugünkü sözde yeni Osmanlıcılık gibi temelsiz iddialara bizzat Akif karşı çıkmaktadır. Mazi mazide kalmıştır. Bir millet maziye bakarak kendisine çeki düzen veremez yalnız. Mazi elbette değerlendirilecek, dersler çıkarılacak ama asla gelecek istikbal onun hayaliyle kurulmayacaktır.
“Gözleri maziye bakan milletin
Ömrü temadisi olur nekbetin
Karşına müstakbeli dikmiş Huda
Görmeye lakin daha yok niyyetin”
Müstakbel bize vazifeler yüklemektedir.
Sorumluluk ve samimiyet duygusu ile bu vazifeler deruhte edilecektir.
İstikbali kurgulamadan, ona hazırlanmadan maziperestlikle yaşamak zuldür.
Bugün Osmanlı haritasını yazısına malzeme yapıp, sanki kendisi Osmanlı temsilcisiymiş gibi ulu orta ahkam kesenler Ortadoğu'nun bugünkü kan deryasından sorumludur.
Yapamayacağın işlere soyunmayacaksın. Mazide elde etmiş olan ecdadını taklitle bile bir yere varamazsın. Kaldı ki sen onu taklit dahi etmiyor, ucuz gururunu yaşamaya çalışıyorsun. Hak etmediğin cevhere konmak istiyorsun.
Demirtaş burada ırk üstünde duracağına izmihlal üstünde durmalıydı.
Bizi bu zillete düşüren sebepleri tartışmalıydı.
Akif geçen asırdan bu gibilere nasıl da bizim yerimize cevap yetiştirmektedir:
“Her cemaatten beş on dinsiz zuhur eyler bu hal
Pek tabiidir. Fakat ilhadı bir kavmin muhal
Hangi millettir ki efradında yoktur hiss-i din
En büyük akvama bir bak, dini her şeyden metin
Düşme ey avare millet bunların hızlanına
Vakıfız biz hepsinin pek muhtasar irfanına
Şarka bakmaz garbı bilmez görgüden yok vayesi
Bir kızarmaz yüz yaşarmaz göz bütün sermayesi”
Görgüden nasibi olmayan, bütün sermayesi kızarmayan bir yüz olanlar onun ve elbette ki bin yıllık mayanın ruh ve tabiatını nasıl idrak etsinler?