ADALET VE TEVHID
Adalet kimdir, nedir, nerdedir, kimdedir ya da kime aittir.. nasıl bir şeydir..
millivicdan.org -
müslüman temelli midir..
insan temelli midir..
varlık temelli midir..
dünyevî midir..
uhrevî midir..
ardî'den mi çıkmadır..
semavî'den mi inmedir..
ADL isminin şe'ni midir..
ALİM isminin mi,
HAKK isminin mi,
HAKİM isminin mi,
yoksa tümünün mü..?
ölçü, itidal, nizam, tanzim, intizam, iktisad, israf, nezafet, nezaket, letafet, şefafet, estetik, denge..
tüm bunlarla ilgisi olabilir mi..?
vs. şüphesiz soruların sonu yok..
hüküm verme haddimiz olmayarak, kısır fehmimizle sesli düşünmek isterim..
Dinimiz üzerine düşünürken,
şöyle kestirmeden bilmiş gibi, hoş görülerinizle, bana öyle geliyor ki;
İslam,
Tevhid ve Adalet demektir..
Tevhid malum, iman etmektir;
-Allah'ın birliği ve tekliğine iman
-Peygambere iman
Kitaplara, Haşre, Meleklere, Kadere.... imandır..
ki bunlar olmadan zaten mü'min değilsiniz.. (Kader hakkında farkı görüşler varsa da..)
peki iman dışında;
esas bu dünyaya taalluk eden ne kalıyor.?
-tek şey; ADALET..
ki o ADALET ki;
ta öbür dünyaya uzanan esas son boyutu da var..
yani hem bu dünyada hem öteki dünyada da vechi var..
bize düşen bu dünyada ONU;
en doğru anlamak..
en doğru tanımlamak..
ve en doğru uygulamaktır..
bunu ölçme platformları bile mümkündür;
örneğin güncel metafor olan
*İslamîlik Endeksi * gibi..
denirse ki;
işe nerden başlamalı ve nasıl bir şablon oturtmalıyız..?
şöyle;
ADALET işi tepeden başlar..
kavi'de denenir, en güçlüde uygulanır ve öyle olmalı ki;
alt kesim kendiliğinden ADALET'e gelebilsin, uysun ve uygulasın.. ki; içtenlikle içsel kılabilsin..
neden tepeden için mesela;
Muhammed (as) nebi olmadan önce de EMİN sıfatı ile mucehhez bir meşhurdur..
evet;
EMN de ADALET temellidir..
Emin, yani adalet üzere olan demektir..
bu açıdan özellikle deriz hep,
işe; en önce ulemadan başlanmalı..
hürriyet ve şeffaflık ve hesapverebilirlik gereğince bunlar mutlak kayıtiçi olmalı..
yani Ruhban (alimler) sınıfı net ve tertemiz olmalı ki; ADALET'ten bahsedebilme hakları olsun..
ki, etkililikleri fıtrî olabilsin..
ikinci sırada elbette yine hizmetçi pozisyonundaki umera ve ruesa, yani;
amirler, yönetenler, memurlar, başkanlar, valiler ve paşalardır..
yani; halkın paralı tuttuklarıdır..
bunlar da tıpkı
Ömer ibn Abdülaziz-i Emevî gibi mutlak şeffaf kılınmalıdır..
ADALET işte ancak böyle sağlanırsa, her yönüyle uygulanabilir olur.. maksimium etkinliliği sağlanabilir olur..
herşey şeffaf olunca,
elbette olması gereken adımlar yine ADALET ile
yani itidal ile,
yani işin liyakat ve ehliyetini vermek ile,
yani israf etmeden
ama geri de kalmadan,
yani pek çok gereksiz araçlarsallıklar yerine,
mutlak lazım olan ilim ve teknoloji ile, Yapay Zeka, BIG DATA, Güçlü Algoritmalar ile
gerekli ve yeterli yatırımları,
yerli yerinde ve tam zamanında cari kılmak ile,
yani öncelik ölçüleriyle iş görmekle; işte ancak o zaman tam mükemmellik mümkün olabilir..
ve ideal topluluk da ancak yine ADALET ile kemal bulabilir..
hem de o kitle, o cemaat, o toplum da, o temelde;
mutedil olacak ve öyle sürdürebilecek..
ancak öyle bir kitle;
duyarsız ya da barbar vahşiler değil; herşeyin hesabını ADALET
yani itidal ile takip edip
sorup-sorgulayan,
ama asla aşırılık ve radikalizme de düşmeyen kişilerden oluşabilir..
ideal ve ölçülü ve bilinçli ve duyarlı topluluk (cemaat) ancak öyle doğabilir ..
kısaca ve tekraren;
İslamiyet demek, imandan sonra ADALET demektir..
ideal tanımlı bir ADALET tatbiki ise; ancak ve ancak; AB Kriterler gibi, yani İslamîlik Endeks ideallerine en yüksek puanlarla yaklaşabilenlerin kriterler sistemini,
NİYET ile İslamîleştirip tavizsiz icra ile mümkün olabilir kanaatindeyim..
“gavur”dan örneklemeler, bizlerin de kanına dokunuyor amma;
İslam Coğrafyası'ndan maalesef örnek verebilecek ülke yok ki..!
zaten İslamîlik Endeks'e ilk 44'te tek İslam Ülkesi bile girememiş ki,
örnek verilebilsin... :((
yani;
mesela İslamîlik Endeks ile ADALET değerlerimizi de görmek istiyorsak eğer;
ve bunu kompleks yapmayacak isek eğer;
bakınacağımız tek yer var;
bu işi en iyi uygulayabilenlerin icrası..
hem doğru, gerçek ve hakk batılın elinde de olsa, onların malı değil ki, kirlenip halel gelmiş olsun..
zira ve elbette ki;
doğru, gerçek ve hakk;
ism-i Hak ve Adl ve Alim ve Hakîm tezahürüdür, tecellisidir, tereşuhatıdır..
hiç kimsenin tekelinde değil..
Evrenseldir.. her yerde ve herkeste görülebilir..
kimde olduğunda boğulmak yerine,
hakk olmasına odaklanmak gerek ve yeterlidir..
bu vesile ile; gelin amasız ve imasız olarak;
ADALET'i,
samimiyetle arzu eden ve içselleştirerek hazmedebilmeyi başarabilenlerden kalın,
nikaO