33.ÜNCÜ KATTAKİ HOROZUN SESİ
Emperyalistler güneyimizi, çevreleyen Libya, Mısır, Irak, Lübnan, Suriye gibi ülkelerin devlet olmalarına izin vermeyerek bölgeyi teröristlerin cirit attığı bir alana çevirmişlerdir.
millivicdan.org - Manhattan da bir gökdelende yangın çıkar. Herkes yükte hafif pahada ağır eşyalarını kurtarmaya çalışır iken, 33 üncü katta oturan vatandaş da elinde kocaman örtülü bir kafesi kurtarmaya çalışmaktadır. Alt kat komşusu onu görünce şaşırır;
-"Ne var içinde" diye sorar.
-"Horoz" deyince adam bayılır.
Neyse adamı güç bela kendine getirirler.
-"Binada yangın varken bayılmanın sırası mıydı? derler.
-"Nasıl bayılmam, New York'un 32 inci katında horoz sesi duyuyorum diye yıllardır psikiyatriste gidiyorum.
Terör belasının bütün dünyaya, endişe ve korku saldığı bu günlerde gülecek bir durumda değiliz, elbette. Ancak yaşadığımız olaylar ile bu öykü arasında ironi kurmak istedim. Yaşadığımız bu teknolojik çağda, daha müreffeh ve mutlu toplumlar olarak, barış ve huzur içinde yaşamayı tasavvur ederken, tıpkı gökdelenin 33 üncü katında horoz sesi olamayacağını düşünerek, yaşadığımız modern çağda savaş ve terörle yüzleşmenin psikolojik travması ile karşı karşı karşıyayız. Evet, bu terör kendiliğinden olan bir şey değil tabii ki. Bunun bir sahibi var. Silahını temin edeni var, finansman desteği sağlayanı var, yardım ve yataklık edeni var. Var da var. Evet, horoz sesinden rahatsız oluyorsak, sesin nerden geldiğine iyi bakmamız lazım. Yani doktora gitmekle bu sorunu atlatamayız.
Bu durumun en önemli nedeni gelir adaletsizliği olmakla birlikte, emperyalistlerin doymak bilmeyen arzuları, geldiğimiz noktanın başlıca nedenidir. Şöyle bir bakalım, Emperyalistler güneyimizi, çevreleyen Libya, Mısır, Irak, Lübnan, Suriye gibi ülkelerin devlet olmalarına izin vermeyerek bölgeyi teröristlerin cirit attığı bir alana çevirmişlerdir. Bu nedenle, milyonlarca insan, yerinden yurdundan olarak, başta ülkemiz olmak üzere Avrupa'nın kapısına dayanmıştır. Zaten, Avrupa kendi içinde hastalıklı bir durum yaşıyordu. Belçika öncelikli olmak üzere, Hollanda, Fransa ve Almanya ciddi göçmen tehdidi altındaydı. Bu ülkelere gidenler bilir, belli bölgelerde göçmenlerin yaşadığı gettolar vardır. Bu bölgeler, fakirliğin kol gezdiği, hırsızlık, gasp ve uyuşturucun merkezi olmuşlardır. Şimdi, buna İŞİD gibi çok farklı bir aidiyet duygusu olan bir örgütün varlığı da eklenmiştir. Cennete gitmek vaadiyle insan öldürmeyi, kendini yok etmeyi göze alabilen bir örgütten bahsediyorum.
Şimdi bombalar, bir gün Ankara'da, bir gün İstanbul'da patlarken yüreğimiz yanıyor, kahroluyoruz. Bunlara sebep olanlar ise, utanmadan sıkılmadan timsah gözyaşları içerisinde taziyelerini sunuyorlar. Ama gözden kaçırdıkları bir şey var, terörün dini, dili, ırkı olmaz. Yardım ve yataklık ettikleri terör unsurları, dün Paris'te, bugün Brüksel'de bombaları patlatır, onlarca, yüzlerce masum insanın ölümüne neden olurlar. Böyle giderse, daha çok insanın ölmesi muhtemeldir.
Onun için, başta egemen güçler olmak üzere bütün dünya bu gerçeği görmelidir. Terörü önleme konusunda samimiyetlerini göstermeli, terörle ilişkilerini derhal kesmelidir. Yoksa, yaşadığımız cennet dünya, hepimize cehennem olmaya devam edecektir. Bu son Brüksel saldırından sonra, Avrupa'nın bütün şehirlerini terör korkusu sarmıştır. Böyle bir korku ile yaşamanın insanlarda oluşturacağı travmayı düşünebiliyor musunuz? Ey tek dişi kalmış medeni (!) dünya, ya bu korku ile yaşamaya devam edeceksiniz, ya da İslam coğrafyası üzerindeki pis emellerinizden vazgeçeceksiniz. Karar sizin”¦
Selam ve dua ile.